Şüphesiz düşünce dünyasına adım atma cesaretini gösteren insanı meşgul eden sorulardan biri de kendisinin nasıl bir varlık olduğudur. Varlığını keşfetme sürecinde felsefe, antropoloji, psikoloji ve biyoloji gibi bilimlerin insana ilişkin ortaya koymuş oldukları anlayışlar yol gösterici olsa da insanın özünü keşfetme noktasında yetersiz gelebilir. Zira gelişen ve değişen bir varlık olarak insan yaşadığı toplum, kültür ve tarihsel arka planından tecrit edilerek bir tanıma hapsedilmesi varlığının keşfedilmesi yönündeki en büyük engeldir. Benzer bir düşünceden hareketle Heidegger insanın özünü animal rationale olarak belirleyen metafiziksel anlayışı insanın aslına ulaşamadığı gerekçesiyle eleştirmektedir. Hatta Heidegger’e göre bu anlayışla insan özünü kavrayamadığı gibi kendi özünden de uzaklaşmıştır.
Modern öznenin temellerini atan bu anlayış insanın her şeyi nesneleştirmesi ve kendisini yeryüzünün efendisi gibi görmesine neden olmuştur. Oysa gerçekte insanın göz kamaştıran gücünün sınırsız genişlemesine aracılık eden teknoloji Heidegger’e göre büyük bir tehlikedir. Çünkü insan kendisini her şeye hâkim olarak tecrübe ettikçe teknolojinin egemenliği altına girdiğini fark etmeksizin özünden uzaklaşıp kaynağa dönüşmektedir. Buradan hareketle Heidegger Hölderlin’in “Ama tehlikenin olduğu yerde, kurtarıcı da büyür” dizesi ile teknolojinin en büyük tehlikenin kaynağı düşünme ve şiirin ise kurtarıcı olduğunu ifade eder. Ancak teknolojinin tehlike olarak mı kalacağı yoksa yerini kurtarıcıya mı bırakacağı insanın teknoloji ile kuracağı ilişkiye bağlıdır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | 20. Yüzyıl Felsefesi |
Bölüm | Research Article |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 30 Aralık 2023 |
Yayımlanma Tarihi | |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Sayı: 41 |