Bu makalede tefsir ilminin en önemli yapıtaşlarından birini oluşturan rivayet malzemelerine nasıl yaklaşıldığı ve yaklaşılması gerektiği meselesi tartışmaya açılacaktır. Bu meselenin temelinde tefsir rivayetlerinin isnadı probleminin olduğunu söylemek mümkündür. Zira tefsir ilminin temellerini başta Hz. Peygamber olmak üzere sahabe ve tabiun neslinden nakledilen rivayetlerin oluşturduğu bilinmektedir. Ayrıca bu rivayetlerin büyük çoğunluğunun hadis alimlerinin zayıf ve uydurma olduğuna hükmettikleri rivayetler olduğu da malumdur. Bu vasıflara sahip rivayetleri tefsir malzemesi olarak kullanmada temelde iki farklı görüşün olduğunu söylemek mümkündür. İlk görüşe göre söz konusu rivayetlere hadis nakillerine tatbik edilen cerh ve tadil yöntemleri uygulanmak suretiyle teşeddüd ile yaklaşılması gerekmektedir. Diğer görüşte olanlara göre ise -ki bu grubu cumhur ulema oluşturmaktadır- tefsir rivayetlerine karşı tesâhül ile hareket edilmelidir. Tesâhülü savunarak söz konusu rivayet malzemesinden istifade edilmesi gerektiğini savunanlar ilimlerin birbirinden farklı tabiatlara sahip olduğundan hadis ilminin rivayet kabul şartlarının bir kenarı bırakılması gerektiği, zira tefsirin kendine ait kabul kriterleri olduğu, müfessirlerin bu malzemelere karşı tutumları ve tefsir rivayetlerinin hıfz ve telkinden ziyade yazılı kaynaklara dayandığı şeklinde birçok delil ileri sürmektedirler. Sonuç olarak bu makalede söz konusu deliller aklî ve naklî olarak arttırılarak tefsir rivayet malzemesine yaklaşımın, hadis rivayetlerine yaklaşımdan farklı olması gerektiği ve tefsir ilminin varlığını sağlıklı bir şekilde sürdüre-bilmesi açısından da tefsir rivayetlerinden istifade etmenin kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu vurgulanmıştır.
In this article, the issue of how the riwāya (narration) materials, which constitute one of the most important building blocks of the science of tafsīr, are approached and ought to be approached, will be discussed. It is possible to say that the basis of this issue is the problem of isnād (attributions) for tafsīr riwāyāt. Because, it is known that the foundations of the science of tafsīr are formed by the riwāyāt transmitted from the Prophet, the Companions and the members of the Tābi'ūn. It is also known that the majority of these riwāyāt are the ones that hadith scholars judged to be weak and fabricated. It is safe to say that there are basically two different views in using the riwāyāt with such qualities as tafsīr materials. According to the first view, the riwāyāt in question should be approached with tashaddud by applying the djarh and ta’deel methods implemented in hadith transmissions. On the other hand, according to those who hold the other view - this group is formed by the public ’ulama - it is necessary to act making use of tasāhul facing the tafsīr riwāyāt. Those who argue that the riwāya material in question should be used by defending tasāhul, assert citing lots of evidences that since the sciences have different natures, the conditions of acceptance of the hadith science should be left aside, because tafsīr has its own acceptance criteria, and the attitudes of the commentators towards these materials and the tafsīr riwāyāt are based on written sources rather than hifdh (memorization) and suggestion. As a result, in this article, it has been emphasized that the approach to tafsīr riwāya material should be different from the approach to hadith riwāyāt by increasing the number of aforementioned evidences in mental and narrative sense, and it is an inevitable necessity to benefit from tafsīr riwāyāt in order to maintain the existence of tafsīr science in a healthy way.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | ÇEVİRİ |
Çevirmenler | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2022 |
Gönderilme Tarihi | 12 Ocak 2022 |
Kabul Tarihi | 11 Nisan 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 |