لقد كانت مسألة فهم المتشابه في القرآن الكريم وتفسيره، من المسائل الشائكة في تفسير القرآن الكريم؛ نظرًا لأنها تعتمد على فهم كل مفسرٍ وإدراكه، وحيث أنها أصبحت من المسائل الصعبة والتي لم يحسمها النص الشرعي منذ بدأ نزول القرآن، فقد أبدى كل مفسر تقريبًا رأيه في هذه المسألة. ومن هنا كان اختياري لبرهان الدين البقاعي (ت 885/ 1480)، أحد كبار علماء القرن التاسع الهجري، وتفسيره المسمى "نظم الدرر". ، الذي أشار فيه إلى أهمية تفسير الآيات المتشابهة مع تقييمها، والبحث في أعماق الآيات القرآنية؛ لأنه رأى أن سبب ابتعاد اليهود والنصارى عن منهج الله ورسالته يتعلق بتمسكهم بظاهر الآيات المنزلة، كما أنهم انفصلوا عن واقع المعنى الحقيقي بالابتعاد عن عمق المعنى المراد في الآيات الغامضة. وفي إشارة منه إلى أنه يمكن استخدام أساليب مماثلة في الجهود المبذولة لفهم القرآن الكريم، ادعى البقاعي أن قدرًا كبيرًا من التفسيرات غير الكاملة أو غير الصحيحة حول هذا الموضوع تنشأ من منهج تفسير الآيات المتشابهة. وفي هذا الصدد أولى أهمية خاصة بفهم الآيات المتشابهة في القرآن. كما أثبت البقاعي في تفسيره "نظم الدرر" العلاقة بين الكلمات والآيات والسور وجمعها بشكل منهجي، مما ساهم بشكل كبير في مجال التفسير في القرن الذي عاش فيه وما بعده، مما جعله قدوة لكثير ممن جاء بعده من المفسرين الذين اتخذوا تفسير القرآن الكريم مجالاً لهم؛ وقد ظهر هذا في محاولته الوصول إلى معاني الآيات ومضمون السور من خلال البدء من أصغر قطعة أو حرف أو كلمة. وتكشف هذه الميزات في تفسير البقاعي عن منظور مختلف فيما يتعلق بمعالجة وحل مسألة المتشابهات والحروف المقطعة في القرآن الكريم. ويدل هذا على استمرار المناقشات حول ما إذا كانت الحروف المقطعة المذكورة في بداية تسع وعشرين سورة من سور القرآن ما زالت من المتشابهات حتى اليوم. والفكرة الأساسية التي تقوم عليها هذه المناقشات هي أن جميع آيات القرآن يجب أن تفهم بما يتفق مع مشيئة الله؛ ولهذا أعرب البقاعي عن ضرورة تفسير القرآن الكريم من خلال تطوير أسلوب فريد يجعل من السهل على المخاطبين فهم القرآن في كل قرن. وفي هذا السياق سوف نحاول الكشف عن العلاقة بين المعاني التي ذكرها البقاعي للحروف المقطعة وبين رأيه في المتشابهات، محاولة منا لفهم لذلك المنهج الفريد الذي ارتضاه لنفسه في تفسير القرآن الكريم.
The issue of “Mutashabih,” which manifests the efforts to comprehend, has been a subject of curiosity since the early times of the Quran’s revelation, and nearly every mufassir has expressed opinions on this matter. Burhan al-Din al-Biqâî (d. 885/1480), a prominent scholar of the 9th Hijri century, emphasized the importance of interpreting Mutasabih verses while evaluating them in his commentary titled “Nazm al-durar.” He believed that the deviation of Jews and Christians from the message sent by Allah was related to their adherence to the apparent meanings of the revealed verses. According to him, they distanced themselves from the profound meanings of Mutashabih verses, resulting in a detachment from the true essence. Although al-Biqâî’s approach to Mutashabih verses is noteworthy, it appears that there has not been sufficient research on the subject. It is evident that he pushed the boundaries of the scholarly tradition of his era with the method he adopted in his tafsir. Particularly, al-Biqâî systematically compiled words, verses, and the relationships between them, making significant contributions to the field of commentary for his era and beyond. His tafsir, which predominantly employs the method of dirayet tafsir, endeavors to reach the meanings of verses and the content of chapters based on the smallest components such as letters or words. He classified the contents of chapters, establishing connections with the names of the chapters. By determining the meaning expressed by the verses, he interpreted the Basmala at the beginning of the chapters according to the content of the chapters, while also addressing the relationship with the previous chapter. All these characteristics of al-Biqâî’s tafsir present a unique perspective on the consideration and resolution of topics Mutasabih and al-Huruf al-Muqattaa. The discussions on whether al-Huruf al-Muqattaa at the beginning of twentynine chapters in the Quran are mutasabih or not continue to this day. The fundamental idea behind these debates is the belief that all verses in the Quran should be understood in a manner consistent with Allah’s intended meaning. Scholars who hold this view have resorted to interpreting these letters. In conclusion, in both aspects that make understanding the Quran challenging for its recipients in every era, al-Biqâî developed a unique method and emphasized the necessity of interpretation. When explaining the verses, he used the Quran with the Quran method in a distinctive way, drawing attention to the relationship between verses and chapters to correctly ascertain the meaning. He attempted to demonstrate that the miraculous aspect of the Quran’s coherence becomes evident through the complementary nature of verses and chapters. This study aims to examine and evaluate al-Biqâî’s considerations regarding the relationship between the Quran’s Mutasabih and al-Huruf al-Muqattaa. In this context, we will particularly strive to elucidate the meanings al-Biqâî attributed to al-Huruf al-Muqattaa in conjunction with his views on Mutasabih.
Tafsir Recitation Quran al-Biqâî al-Mutashabih al-Hurûf al-Muqattaa
It is declared that scientific and ethical principles have been followed while carrying out and writing this study and that all the sources used have been properly cited.
Anlama çabalarının tezahürü olan Kur’ân’daki müteşâbihler meselesi, Kur’ân’ın nâzil olmaya başladığı ilk dönemlerden itibaren merak konusu olmuş ve hemen her müfessir bu konuyla ilgili görüş belirtmiştir. Hicri 9. asrın önde gelen âlimlerinden Burhânüddîn el-Bikâî (ö. 885/1480) de Nazmü’d-dürer isimli tefsirinde müteşâbih âyetleri değerlendirirken onları te’vil etmenin önemine işaret etmiştir. Yahudi ve Hristiyanların Allah’ın gönderdiği mesajdan uzaklaşma sebeplerinin nazil olan âyetlerin zahiri anlamlarına bağlı kalmalarıyla ilişkili olduğunu düşünmüş, onların, müteşâbih âyetlerdeki anlam derinliğine uzak kalarak gerçek anlamdan koptuklarını belirtmiştir. Kur’ân-ı Kerim’i anlama çabaları içerisinde de benzer yaklaşımların söz konusu olabileceğine dikkat çeken Bikâî, bu konuda hatırı sayılır düzeyde eksik veya yanlış yorumların yine müteşâbih âyetlere yaklaşımdan kaynaklandığını ileri sürmüştür. Bu itibarla Kur’ân’daki müteşâbih âyetlerin anlaşılması konusuna ayrı bir ehemmiyet vermiştir. Bikâî, tefsirinde kelimeler, âyetler ve sureler arasındaki ilişkiyi kurarak onları sistematik bir şekilde toplamış, yaşamış olduğu asır ve sonrası için tefsir alanına önemli katkı sağlamıştır. Sonraki asırlarda yazılan birçok esere örnek teşkil eden eserinde ağırlıklı olarak dirâyet tefsiri yöntemini kullanmış; en küçük parça, harf ya da kelimeden hareketle âyetlerin manalarına ve surelerin muhtevasına ulaşmaya çalışmıştır. Bikâî tefsirine ait tüm bu özellikler müteşâbih ve hurûf-ı mukattaa konusunun ele alınması ve çözümü açısından farklı bir bakış açısını ortaya koymaktadır. Kur’ân’da yirmi dokuz surenin başında geçen hurûf-ı mukattaaların müteşâbihattan olup olmadığı konusundaki tartışmalar günümüzde de devam etmektedir. Bu tartışmalarının dayandığı temel düşünce Kur’ân’da var olan tüm âyetlerin Allah’ın muradına uygun bir şekilde anlaşılabilmesi gerektiğidir. Bu itibarla Kur’ân’da anlamı gizlenen bir âyetin olmaması gerektiğini düşünen âlimler, hurûf-ı mukattaa harflerini te’vil etme yoluna gitmişlerdir. Netice itibariyle Kur’ân’ın muhatapları tarafından anlaşılmasını zorlaştıran her iki hususta da Bikâî kendine özgü bir yöntem geliştirerek te’vil yapmanın gerekliliğini ifade etmiştir. Bu çerçevede Bikâî’nin müteşâbih konusundaki görüşüyle birlikte mukattaa harflerine yüklemiş olduğu anlamları ortaya koymaya çalışacağız.
Bu çalışmanın hazırlanma sürecinde bilimsel ve etik ilkelere uyulduğu ve yararlanılan tüm çalışmaların kaynakçada belirtildiği beyan olunur
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tefsir |
Bölüm | ARAŞTIRMA MAKALESİ |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 30 Nisan 2024 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2024 |
Gönderilme Tarihi | 24 Şubat 2024 |
Kabul Tarihi | 22 Nisan 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |