Bilindiği gibi yurt sözcüğü, “Bir insanın doğduğu ya da yaşadığı yer” anlamına gelir. Ancak toplum yaşamı söz konusu olduğunda, yurt “Bir ulusun egemen olarak üzerinde yaşadığı yeryüzü parçası”nı belirler.
Ulusların egemen oldukları toprakların, bir başka deyimle onların kurmuş oldukları devletlerin sınırlarının, tarihsel akışlarına uygun olarak değişmesi kaçınılmazdır. Hele Türk tarihi açısından bakıldığında Türklere yurtluk eden yerlerin öteki uluslarınkine oranla çok daha büyük ölçüde değiştiği görülür. Anayurt olarak kabul edilen Ortaasya’dan çıkan atalarımız, her yöne yayılırlarken, XI. yüzyılda yerleştikleri bugünkü Anadolu’yu yeni yurt edinmişlerdi. Osmanlı imparatorluğu döneminde siyasal sınırlar Avrupa ortalarına ve Atlantik’e kadar genişlerken, tüm bu topraklar bir Türk yurdu durumuna getirilmiş değildi. Ne ki, imparatorlukların parçalandığı ve ulusal devletlerin kurulduğu Fransız devriminden sonraki dönemde, yurt kavramı yeni bir olgu olarak ortaya çıkmıştı. Bu yüzden o dönemdeki aydınlarımız da bu kavram üzerine eğilmeğe ve yurdumuzun sınırlarını belirlemeğe koyulmuşlardı.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Ocak 1981 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 1981 |