In the 19th century, with industrialization in the West, the modern concepts of labor and workers began to emerge. In fact, in many countries of the world, there had been some revolts and resistances in working life in earlier periods. However, the strikes carried out by workers to protect their rights in today's sense were the product of the industrialization that started in England. In the Ottoman Empire, the paid working class began to emerge in the second half of the 19th century, when the state's industrialization efforts intensified in the light of developments in the West. In this period, workers took different attitudes that showed their dissatisfaction with the problems they encountered in working life, but the strike movements took place in the last quarter of the 19th century. With the declaration of the Second Constitutional Era on July 23, 1908, workers' movements began to increase. Therefore, on August 9, 1909, the “Tatil-i Eşgal Law”, which is the strike and lockout law, was accepted in the Meclisi Mebusan (Parliament). Although strike movements did not completely disappear with the acceptance of the “Tatil-i Eşgal Law”, they largely decreased. Workers' movements experienced a period of stagnation from 1914 onwards due to the effects of war conditions. After the signing of the Armistice of Mudros on October 30, 1918, both the existing labor organizations established in 1908 and new labor organizations increased their activities. Consequently, the industrialization process that began in the West in the 19th century became a significant factor influencing labor movements and the protection of workers' rights. A similar process was experienced in the Ottoman Empire, however it developed under different conditions. With significant economic difficulties experienced throughout the country due to the destructive effects of World War I, The Armistice period was a challenging one for the Ottoman Empire. Owing to the long years of war and destruction, food stocks reached the point of depletion, and import routes were almost completely closed. This situation gave rise to a decrease in production in the Ottoman territories and a scarcity of consumer goods. Specifically, Istanbul felt these economic difficulties more intensively. The city faced both the direct impacts of the war and influxes of refugees. With the arrival of refugees, the population of Istanbul rapidly increased while resources gradually diminished. This deepened the economic bottleneck in the city even further. The scarcity of food and other essential commodities led to price increases and an increase in the activities of black marketeers. Black marketeers manipulated the economy by reaching scarce resources through illegitimate means and controlling prices. The situation was no different in Anatolia. War conditions negatively affected agricultural and production activities. The decrease in production naturally also affected exports negatively. Especially in many regions of Anatolia known for its agriculture-based economy, the quantity and quality of agricultural products decreased due to the war's effect. As a result, casualties were experienced both in the domestic market and in foreign trade. The Armistice period was also an economically challenging transitional period for the Ottoman Empire. Economic bottlenecks were experienced throughout the country due to the destructive effects of the war. During this period, not only Istanbul but also the entire country had to struggle with difficult economic conditions. The early years of the Republic of Türkiye marked an important period of transformation for the country. During this period, there was a restructuring of the state and intensified efforts towards modernization. However, the working class did not remain silent during this process. On the contrary, workers continued their activities through various associations and organizations to demand their rights. Workers demanding better conditions in the workplace attempted to make their voices heard by using effective tools such as strikes. Strikes became a common method that workers frequently resorted to defend their rights. Workers organized strikes to demand increases in wages, improvements in working hours, and better working conditions. One notable strike during the early years of the Republic was the attempted strike by telegraph workers in Adana, Samsun, and Trabzon in 1925. Although the strike fundamentally aimed to improve the wages and working conditions of telegraph workers, conflicting information provided by workers during the preparation of the strike's communication and text raised suspicions in Ankara. In this context, the chaotic environment in the country in 1925 led to the trial of telegraph workers who attempted the strike at the Ankara Independence Court.
Strike Labor Movements Republic of Turkey Telegraph Samsun Trabzon Adana
19. yüzyılda Batı’da sanayileşmeyle birlikte modern anlamda emek ve işçi kavramları ortaya çıkmaya başladı. Esasen dünyanın birçok ülkesinde daha erken dönemlerde çalışma hayatında birtakım isyan ve direnişler görülmüştü. Ancak günümüzdeki anlamıyla işçilerin haklarını korumak için gerçekleştirdikleri grevler İngiltere’de başlayan sanayileşmenin ürünü olmuştur. Osmanlı Devleti’nde ücretli işçi sınıfı da Batı’daki gelişmeler ışığında devletin sanayileşme çalışmalarının yoğunlaştığı 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ortaya çıkmaya başladı. Bu dönemde işçiler, çalışma hayatında karşılaştıkları sorunlara yönelik memnuniyetsizliklerini belli eden farklı tutumlara giriştiyse de grev hareketleri tam anlamıyla 19. yüzyılın son çeyreğinde cereyan etti. 23 Temmuz 1908’de II. Meşrutiyet ilan edildikten sonra işçi hareketlerinde artış yaşandı ve devamında 9 Ağustos 1909’da Meclis-i Mebusan’da grev ve lokavt kanunu olan “Tatil-i Eşgal Kanunu” kabul edildi. Tatil-i Eşgal Kanunu ile grev hareketleri tamamıyla ortadan kalkmadı ancak büyük oranda azaldı. 1914 yılından itibaren Birinci Dünya Savaşı’nın etkisiyle işçi hareketlerinde bir süre durgunluk yaşandı. 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Mütarekesi imzalandıktan sonra ise 1908’de kurulmuş olan işçi örgütlerinin yanı sıra yeni işçi örgütleri de faaliyetlerini artırdı. Sonuç olarak 19. yüzyılda Batı’da başlayan sanayileşme süreci, işçi hareketlerini ve işçi haklarının korunmasını sağlayan önemli bir faktör oldu. Osmanlı Devleti’nde de farklı koşullar altında benzer bir süreç yaşandı. Mütareke dönemi Birinci Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkileri, ülke genelinde önemli ekonomik sıkıntılar yaşanması gibi sebeplerle Osmanlı için zorlu bir dönemdi. Uzun savaş yılları ve yıkımları nedeniyle gıda stokları tükenme noktasına geldi, ithalat yolları neredeyse tamamen kapandı. Bu durum Osmanlı topraklarında üretimin azalmasına ve tüketim maddelerinde kıtlık yaşanmasına sebep oldu. Özellikle İstanbul, bu ekonomik sıkıntıları daha yoğun şekilde hissetti. Şehir, hem savaşın doğrudan etkileri hem de mülteci akınlarıyla karşı karşıya kaldı. Mültecilerin gelmesiyle birlikte, İstanbul’da nüfus hızla artarken kaynaklar ise giderek azaldı. Bu durum, kentteki ekonomik darboğazı daha da derinleştirdi. Gıda ve diğer temel ihtiyaç maddelerinin kıtlığı, fiyatların yükselmesine ve karaborsacıların faaliyetlerinin artmasına neden oldu. Karaborsacılar, gayr-ı meşru yollarla kıt kaynaklara ulaşarak ekonomiyi manipüle ettiler ve fiyatları kontrol altına aldılar. Anadolu’da ise durum farklı değildi. Savaş koşulları, tarım ve üretim faaliyetlerini olumsuz etkiledi. Üretimdeki azalma ile birlikte ihracat da düşüşe geçti. Tarıma dayalı ekonomik yapının hakim olduğu Anadolu’nun birçok bölgesinde, savaş dolayısıyla tarım ürünlerinin miktarı ve kalitesi düştü. Bu durum hem iç piyasada hem de dış ticarette ciddi kayıplar yaşanmasına neden oldu. Mütareke dönemi, Osmanlı Devleti için ekonomik açıdan zorlu bir geçiş dönemi oldu. Savaşın yıkıcı etkileriyle birlikte ülkenin her köşesinde ekonomik dar boğazlar yaşandı. Bu dönemde, sadece İstanbul değil ülkenin her yerinde halk zorlu ekonomik koşullarla mücadele etmek zorunda kaldı. Devletin yeniden yapılandığı ve modernleşme çabalarının yoğunlaştığı Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yılları, Türkiye için önemli bir dönüşüm sürecini işaret ediyordu. Bu süreçte işçiler de çeşitli cemiyetler ve örgütler aracılığıyla faaliyetlerini sürdürerek haklarını aramaya devam ettiler. Çalışma hayatında daha iyi koşullar talebinde olan işçiler, grev gibi etkili araçları kullanarak seslerini duyurmaya çalıştılar. Grevler, işçilerin haklarını savunmak için sıklıkla başvurdukları bir yöntem oldu. Ücretlerin artırılması, çalışma saatlerinin düzeltilmesi ve daha iyi çalışma koşulları gibi konularda işçiler grevler düzenleyerek taleplerini dile getirdiler. Cumhuriyet döneminde dikkat çeken grevlerden biri 1925 yılında Adana, Samsun ve Trabzon telgraf memurları tarafından yapılmaya çalışılan grev girişimidir. Bu grevin işçi grevlerinden farkı memurlar tarafından yapılması ve devletin bunu direkt olarak kendisine tehdit olarak algılamasıdır. Temelde, telgraf çalışanlarının ücret ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi arzusunu taşıyan grevin hükümete iletiliş şekli ve metnin hazırlanışı esnasında yaşananlara dair çalışanlar tarafından verilen çelişik bilgiler, Ankara’da birtakım şüpheler doğurdu. Bu bağlamda 1925 yılında ülkenin içinde bulunduğu kaotik ortam, grev girişiminde bulunan Telgraf memurlarının Ankara İstiklal Mahkemesi’nde yargılanmalarına neden oldu. 1925 yılı Telgrafçılar grev girişimi konusunda Ankara İstiklal Mahkemesi belgelerinin TBMM tarafından açılması ile yeni bilgi ve belgelere ulaşılmıştır. Bu doğrultuda, çalışmada Ankara İstiklal Mahkemesi’nde yargılanan telgrafçıların ifadeleri ve tahkikat raporları ilk defa değerlendirilmeye çalışılacaktır. Çalışmanın bu özelliği nedeniyle Cumhuriyet tarihi literatürüne katkıda bulunması hedeflenmektedir.
Grev İşçi Hareketleri Türkiye Cumhuriyeti Telgraf Samsun Trabzon Adana
Birincil Dil | İngilizce |
---|---|
Konular | Uluslararası Kurumlar, Türk Siyasi Tarihi |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2024 |
Gönderilme Tarihi | 27 Mart 2024 |
Kabul Tarihi | 7 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |