İnsan hakları kavramı insanın yalnızca insan olmasından kaynaklanan haklarını ifade etmektedir. İnsan haklarının evrenselliği ise 1948 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen “İnsan Hakları Evrensel Bildirisi” ne dayanarak ortaya çıkmıştır. Buna karşın, “kültürel rölativizm” de bir toplumda üretilen değerlerin evrensel addedilemeyeceğini iddia eden bir kuramdır. Kültürel Rölativizm, Evrensel İnsan Hakları Bildirisi’nin hazırlık sürecinde, bu bildiriye yönelik yayımlanan bir beyan ile insan hakları alanına dâhil olmuştur ve bu tarihten itibaren insan haklarının evrenselliği ve kültürel rölativitenin tartışması başlamıştır. Bununla beraber; geçmişte yahut günümüzde var olan bazı uygulamaların ise ne insan haklarının evrenselliği ne de kültürel rölativizmle çözülmesi mümkün görünmektedir. Nitekim bu uygulamalar neticesinde, iki kuram arasında süregelen bir paradoks ortaya çıkmaktadır. Bu paradoksun ortaya çıktığı uygulamalara örnek olarak Çin’deki “lotus ayak”, Hindistan’daki “sati”, Tayland’daki “boyuna halka takma” ve “kadın-erkek sünneti” gösterilebilir. Makalede, bu paradoksun, zamansal ve mekânsal değişiklikler dikkate alınarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaca yönelik olarak, insan haklarının evrenselliği ve kültürel rölativizm üzerine yapılan çalışmalardan yararlanılarak bir panorama oluşturulmuştur.
İnsan Hakları Evrensellik Kültürel Rölativizm Birleşmiş Milletler
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Siyaset Bilimi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 22 Eylül 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 1 Sayı: 1 |