In the Hanafī madhab (school law), al-hukm al-taklifī have been determined in different categories, taking into account that the relevant evidence is conjecture-conclusive in terms of certitude-dalāla and whether the request is binding or not. In general terms, it is stated in the usūlworks that the orders and prohibitions that are fixed with definite evidence are fard and haram, and the binding provisions in which there is suspicion and doubt in their evidence are wājib and tahrīman makrūh. However, some “fards” have been identified, which have stronger effects than “wājib” in the Hanafi fiqh doctrine, and which are subject to suspicion and doubt in their evidence, and therefore there is disagreement about their ruling among fiqh scholars. The Hanafī jurists of the later period adopted the concept of “al-fard al-amalī (al-zannī)” for such judgments. In addition, while examining the propositional provisions in the Hanafī Usūl literature, the wājib is generally compared with the fard. However, in some of the later usūl works and in many other issues in fiqh, wājib is compared with sunnah, and its connection with sunnah or its distinction from sunnah is considered as an important issue. In this article, it is aimed to clarify the nature of the “al-fard al-amalī”, which expresses an intermediate category in the classification of propositional provisions in the Hanafī school, and similarly, attention is drawn to the existence of some “haram” in the Hanafī school of which there is doubt. Some of the evaluations made by Hanafi jurists regarding the distinction between wajib and sunnah, taking into account the quality of the evidence, have been discussed and it has been tried to determine what is the ruling of abandoning the muakkad sunnah, which is often not explicitly included in the proposed judgment classifications made depending on the nature of the relevant evidence. In this study, it has been tried to make a comparative and chronological reading between the usūl and furū works in Hanafī school.
Hanefî mezhebinde, ilgili delilin sübût-delâlet yönünden zannî-katî ol-ması ve talebin bağlayıcı olup olmaması dikkate alınarak teklifî hükümler farklı kategorilerde tespit edilmiştir. Usûl eserlerinde genel bir ifadeyle katî delille sabit olan emir ve yasakların farz ve haram, delilinde zannîlik ve şüphe bulunan emir ve yasakların ise vâcip ve tahrîmen mekruh olduğu ifade edilmektedir. Bununla birlikte Hanefî fürû fıkıh doktrininde “vâcip”ten daha güçlü etkileri olup delilinde zannîlik ve şüphe söz konusu olan ve bundan dolayı fıkıh âlimleri arasında hükmü hakkında ihtilaf edilen bazı “farz”lar tespit edilmiştir. Sonraki dönem Hanefî fakihleri bu tür hükümler için “amelî (zannî) farz” kavramını benimsemişlerdir. Ayrıca Hanefî usûl literatüründe teklifî hükümler incelenirken vâcip, genelde farz ile mukayese edilerek incelenmektedir. Bununla birlikte geç dönem bazı usûl eserlerinde ve fürû fıkıhtaki pek çok meselede vâcip, müekked sünnet ile de mukayese edilmekte ve vâcibin sünnet ile irtibatı veya sünnetten ayırt edilmesi önemli bir mesele olarak ele alınmaktadır. Bu makalede Hanefi mezhebindeki teklifî hükümler tasnifinde ara bir kategoriyi ifade eden “amelî farz”ın mahiyetinin belirginleştirilmesi amaçlanmış ve benzer şekilde Hanefî mezhebi doktrininde, delilinde zannîlik ve şüphe bulunan bazı “haram”ların varlığına dikkat çekilmiştir. Vâcip-sünnet ayrımına dair Hanefî fakihleri tarafından delilin niteliği dikkate alınarak yapılan bazı değerlendirmeler ele alınmış ve özellikle ilgili delilin mahiyetine bağlı olarak yapılan teklifî hüküm tasniflerinde çoğu zaman açık bir şekilde yer verilmeyen müekked sünnetin terk edilmesinin hükmünün ne olduğu tahkik edilmiştir. Bu araştırmada Hanefî mezhebi usûl ve fürû eserleri arasında mukayeseli ve kronolojik bir okuma yapılmaya çalışılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2022 |
Gönderilme Tarihi | 13 Mart 2022 |
Kabul Tarihi | 14 Mayıs 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 8 Sayı: 1 |