İslam’ın en temel ibadeti kabul edilen namazın geçerliliği birtakım kurallara bağlanmıştır. Namaz öncesinde ve esnasında riayet edilmesi gereken bu kurallara fıkıh dilinde şart ve rükün denilmektedir. Namazda kıyam halinde iken yerine getirilen kıraat, bu kuralların en önemlilerinden biri olup namazın rükünlerindendir. Dolayısıyla namazın sahih olabilmesi için yeteri kadar kıraatin yapılması gerekmektedir. Yapılmaması durumunda namaz geçersiz sayılmaktadır. Bu sebeple namazda kıraat meselesi fakihler tarafından detaylı olarak ele alınmış, ne, ne zaman ve ne kadar okunulacağı noktasında farklı görüşler ortaya konulmuştur. Bu noktada fakihler üç temel görüş ileri sürmüşlerdir. Hanefîler namazda imama uyan kimsenin kıraatte bulunmaması gerektiğini belirtmiş, kıraatin cehrî veya hafî olmasını dikkate almaksızın me’mûmun kıraatini mekruh saymışlardır. Hanefîlerin tam aksi görüşü savunan Şâfîiler ise cemaatle kılınan namazların tümünde me’mûmun kıraatte bulunması gerektiğini ve bunun vacip olduğunu söylemişlerdir. Me’mûmun kıraatsiz namazının ise sahih olmadığını ileri sürmüşlerdir. Görüşlerini kıraatin cehrî veya hafî olmasına bağlı olarak açıklayan Mâlikî ve Hanbelîler ise kıraatin hafî olduğu namazlarda me’mûmun kıraatte bulunacağını belirtmişlerdir. Kıraatin cehrî olduğu namazlarda Hanbelîler, okumak istemesi halinde me’mûmun imam sükût ettiğinde kıraatte bulunmasının daha güzel olduğunu, Mâlikîler ise, bu durumda me’mûma hiçbir şekilde kıraat gerekmediğini söylemişlerdir. Fakat her iki mezhebin fakihleri me’mûmun kıraatte bulunmasını vacip görmemiş, kıraat yapmasa da me’mûmun namazının geçerli olduğunu kabul etmişlerdir. Mezheplerin genel kanaati olarak sunulan bu üç temel görüşün tümünde mezhep içi ihtilaflar bulunmaktadır. Hanefîler haricin-deki fakihlerin me’mûmun kıraatiyle ilgili görüşlerini asıl itibarıyla me’mûmun, imamın kıraatini işitmesi veya işitmemesi ekseninde belirledikle-ri anlaşılmaktadır. Me’mûmun Fâtiha’yı okumasında kıraatin cehrî veya hafî olmasına itibar etmeseler de Fâtiha’dan sonra sûre okuması konusunda kıraatin cehrî veya hafî olmasını dikkate alan Şâfiîler ile Mâlikî ve Hanbelî fakihlerin kıraatin cehrî olduğu namazlarla ilgili ileri sürdükleri görüşlerin temelinde de me’mûmun, imamın kıraatini işitmesi veya işitmemesinin yer aldığı söylenebilir. Me’mûmun kıraatiyle ilgili farklı kanaat belirten fakihler görüşlerini temellendirmek için Kitap, Sünnet, sahabe kavli ve kıyastan delil getirmişlerdir. Fakihler görüşlerini benzer delillerle temellendirmelerine rağmen farklı neticelere ulaşmışlardır. Bu farklılığın ortaya çıkmasında ise âyetin delil sayılması, Hz. Peygamber’den (s.a.s.) nakledilen rivayetleri değerlendirirken farklı yaklaşımda bulunmaları ve kıyas argümanlarının farklı olması gösterilebilir. Fakihler arasında görüş farklılığına yol açan diğer sebeplerin fakihlerin birbiriyle çelişen rivayetleri telif etme noktasında ihtilaf etmeleri ve benzer rivayetleri farklı kabule delil olarak kullanmaları olduğu söylenebilir.
The validity of the prayer which is accepted as the most basic worship of Islam has been tied to a set of rules. These rules which must be followed before and during the prayer are called conditions and pillars in the fiqh language. The recitation performed while standing during the prayer is one of the most significant of these rules and is accepted one of the pillars of the prayer. Therefore, in order for the prayer to be valid, it is required to make enough recitations. If it is not done, the prayer is considered invalid. For this reason, the topic of recitation in prayer has been discussed in detail by the jurists, and different opinions have been submitted what, when and how much to recite. The jurists have suggested three basic views on this issue. Ḥanafīs have stated that a person who follows the imām in prayer should not recite, and they have accepted the recitation of ma’mūm as makruh regardless of whether the recitation is loud or silent. The Shāfiʿīs who uphold the opposite view of the Ḥanafīs have said that the ma’mūm have to recite in all the prayers in which the qirā'āt is loud and silent, and that it is obligatory for the ma’mūm to recite. According to Shāfiʿīs the prayer of a ma’mūm without recitation is not valid. Malikīs and Ḥanbalīs who have explained their opinions by taking into account that the recitation is loud and silent have stated that the ma’mūm should recite during prayers in which the recitation is silent. In the prayers where the recitation is loud the Ḥanbalīs have said that the ma’mūm should recite when the imām takes a break from recitation, while the Malikīs have said that the recitation is not required for the ma’mūm. However the jurists of both sects have not considered that the recitation is obligatory to ma’mūm. And they have acknowledged that the prayer of the ma’mūm was valid even if he has not recite. There is intra-sectarian disagreement in all of these three basic views which are presented as the general opinion of the sects. Although we are talking about the intra-sectarian disagreement, it is understood that the jurists except the Ḥanafīs have determined their views on the recitation of the ma’mūm within the context of whether the ma’mūm hear or do not hear the recitation of the imām. It can be said that this understanding is at the basis of the views put forward by the Shāfiʿīs who take into account that the recitation is loud and silent about the ma’mūm’s recitation of the sūrat after the Fātiḥa. Likewise it is possible to say that this understanding is at the basis of the perceptives brought forward by the Malikī and Ḥanbalī jurists about the prayers in which the recitation is sound. The jurists who expressed different opinions about the recitation of the ma’mūm similarly brought evidence from the Qurʾān, the Sunnah, opinions of the Companions and qiyās to justify their views. Although the jurists have grounded their views on similar evidence, they have reached different conclusions. The reason for this difference it can be shown that the direction of the verse (āyat) to be taken as evidence, their different approaches when evaluating the narrations transmitted from the Prophet (pbuh) and the fact that the arguments of qiyās are different.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | İslam Hukuku |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Aralık 2023 |
Gönderilme Tarihi | 14 Temmuz 2023 |
Kabul Tarihi | 11 Ekim 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 9 Sayı: 2 |