Büyü,
ilk çağlardan itibaren insana ve doğaya ilişkin olayları yönlendirdiğine
inanılan törensel eylemlerdir. İlkel toplumlarda düzenin sağlanması, korunması
ve adaletin yürütülmesinde önemli bir işlev yüklenir. Sağaltımın yanı sıra
öldürücü yönü olduğuna da inanılır. Ancak on dokuzuncu yüzyılda büyü çağı eski
işlevini yitirir. Sanayileşmenin ürettiği değerler ön plana çıkar. Modern çağın
beraberinde getirdiği durumların kıskacında kalan insan, artık yeni verilerle
büyülenmeye başlar: ilkel büyüden ziyade hız çağının büyüsü/etkisi altına
girer. Zamanla bu yeni verilerle bireyin kendisi için belirlediği değerler
arasında uyuşmazlık ortaya çıkar. Dolayısıyla bunalım, bunaltı, anlamsızlık ve
boşluk duygusu oluşur. Büyü, olumlu çağrışım değerlerini, sağaltım niteliğini
yitirerek yok edici, vasfıyla varlık gösterir.
Çağının
tanığı durumundaki sanatçı bireyseli yazarken “insanın toplumsal bir varlık”
oluşundan kendini soyutlayamaz. Yaşananlar onun duygu ve düşünce evreniyle
bütünleşerek sanata taşınır. Türk şiirinin özgün seslerinden Tuğrul Tanyol da
şiirlerinde bireyden hareketle evrenseli yakalamaya çalışan sanatçılardandır.
Tanyol, bunalım, kaçış, geçmişe sığınma
temaları çerçevesinde imgesel bir dil kullanır.
Bu
çalışmada Tuğrul Tanyol’un 2000 yılında, aynı adla yayımladığı kitabında yer
alan Büyü Bitti şiiri büyünün bozulması, dinin arka-plana atılması,
modernitenin ve modernist düşüncenin hâkimiyeti, her şeyin özüne
yabancılaşması, insanın tüm tutunma noktalarının boşluğa dönüşmesi bağlamında
incelendi.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 15 Eylül 2018 |
Gönderilme Tarihi | 28 Eylül 2018 |
Kabul Tarihi | 28 Eylül 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Cilt: 7 Sayı: 3 |