Klasik mantık bilimi, kurucusu Aristoteles’ten bu yana varlık temelli evrensel bir bilim dili kurma ve bu dil üzerinden bilimlerin âleti (organon) olma iddiasını sürdüre gelmiştir. Bu dilin herhangi bir dilin kurallarıyla değil, onto-epistemik kurallarla oluşturulduğunu ya da oluşturulmak istenildiğini ifade etmek, klasik mantık biliminin yapısal bir özelliğini dile getirmeyle eşdeğerdir. Olgusal ya da düşünsel bir varlığın zihindeki resimleri olan anlamlara işaret eden sözcüklerin sentaktik ve semantik içeriği doğrudan bu anlamlarla, dolaylı olarak da varlığın kendisiyle tayin edilmektedir. Artık burada günlük dildeki sözcükler ve onların içeriği, sosyo-psikolojik olandan uzaklaşarak onto-epistemik olanla ve ondan yana bir içerik kazanmaktadır. Bu andan itibaren ontolojik bir anlama işaret eden sözcükler terimlere, kavramlara dönüşmektedir. Şüphesiz klasik felsefede ontolojinin merkezinde duran ve gerçeklik algısını belirleyen temel referans, esasta çelişmezlik ilkesidir. Buna dayalı olarak bağıntı türlerinden biri de çelişiklik bağıntısıdır. Çelişmezlik ilkesi gereği iki çelişik olandan biri kesin olarak doğru iken diğeri yanlış olmak zorundadır. Bağıntı her ne kadar önermelere özgü olsa da biz, kimi kavramları dile getirdiğimizde, bunlar arasında da bir bağıntının olduğunu sezinleriz. Aralarında bağıntı bulunan kavram çiftlerini birlikte düşünmemizin gerekçesini yine onto-epistemik bağıntıyla izah edebiliriz. Fakat kavram çiftleri arasındaki bağıntının aynı türden bağıntı olmadığını da sezinler ve kavrarız. Mantıkçılar, bu bağıntılar arasındaki ayrımı ortaya koymak için kavram çiftleri arasında görelik, zıtlık, sahip olma ve yoksunluk, tasdîk ve inkâr bağıntısının olduğunu ifade etmişlerdir. Görelik, zıtlık, sahiplik ve yoksunluk bağıntısında bir kapalılık yoktur. Kapalılık tasdîk ve inkâr bağıntısında, üstelik de bunun çelişme bağıntısı diye adlandırılmasında bulunmaktadır. Araştırmamız sözü edilen kapalılığı, İslâm mantık geleneği içinde açık kılmayı hedeflemektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Felsefe |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 23 Aralık 2020 |
Gönderilme Tarihi | 28 Mayıs 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 14 |