From past to today, a large mass of people are leaving their birthplace and immigrate to a foreign country to build a new life due to social, political and economic reasons. Migration is not new, but consists of some qualifications special to our age. Wave of immigration is engaging people coming from different cultures in a more intense interaction. Although this process creates new opportunities in the sense that it enables people to recognize the foreign, the different and the other; but also it leads to mutual othering when “mental gap” occurs between parties. Substantial communication practice cannot take place between parties that are divided into inner and outer group. This miscommunication is also observed in the art. “Bus” film directed by Tunc Okan in 1974, visualized a group of illegal immigrants who are brought to Stockholm. In this film, he tried to make mental and cultural gap between Europe and Turkey visible. Film is examined within the framework of mutual otherization practice, and an attempt has been made to carry out content analysis in the context of migration practice covering traditional and modern forms, as well as taking into account social change process. In this vein, a European portrait has been drawn that is insensitive to the other’s world, is discriminatory, and to go further portrait as xenophobe. Moreover, in the film subordinate Turks were marked, were brutalized, were gradually excluded from social life and eventually they fade away. In conclusion, director sometimes defines Turks as self-orientalist, and sometimes defines Europeans from the perspective of Occidentalist view
Geçmişten günümüze büyük bir insan kitlesi sosyal, kültürel ve siyasal sebeplerle yeni bir yaşam kurmak için doğduğu yerden ayrılarak yabancı bir ülkeye göç etmektedir. Göç yeni değildir ama çağımıza özgü özellikler içermektedir. Göç dalgası farklı kültürlerden insanları daha yoğun bir etkileşime sokmaktadır. Süreç yabancı, farklı ve öteki olanı tanımanın yeni olanaklarını yarattığı kadar, taraflar arasında bir “zihinsel boşluk” meydana geldiğinde karşılıklı ötekileştirmeye de yol açmaktadır. İç-grup ve dış-grup olarak ayrılan taraflar arasında anlamlı bir iletişim pratiği gerçekleşememektedir. Bu iletişimsizlik sanat alanında da karşılık bulmaktadır. Tunç Okan’ın 1974 yılında çektiği Otobüs filmi, Stockholm’a getirilen bir grup yasadışı göçmenin yaşadıklarını görselleştirmiş, Avrupa ve Türkiye arasındaki zihinsel ve kültürel uçurumu görünür kılmaya çalışmıştır. Film karşılıklı ötekileştirme pratiği çerçevesinde incelenmiş, gelenekselden moderniteye göç ve toplumsal değişim süreçleri açısından içerik analizine tabii tutulmuştur. Bu bağlamda ötekinin yaşam dünyasına duyarsız, ayrımcı, dahası yabancı düşmanı bir Avrupalı portresi çizilmektedir. Ayrıca filmde, madun Türkler damgalanır, vahşileştirilir ve giderek toplumsal yaşamdan soyutlanarak yok olurlar. Sonuç olarak, yönetmen bazen Türkleri oto-oryantalist, bazen de Avrupalıyı oksidentalist bir bakış açısıyla tanımlamaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Temmuz 2015 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2015 Cilt: 2 Sayı: 2 |