Establishing a relationship between faith and knowledge in the contemporary period seems to have become almost an ordinary situation in many works of theology. Considering that many researchers act in good faith while doing this, it can be said that they aim to pave the way for a positive dialectic in any way between the two concepts. In this way, a straight path from knowledge to faith and from faith to knowledge is designed. In this way, faith, which is based on knowledge and thought, has become stronger by assuming the form of verifiable belief, and it is considered to have a rational and cognitive basis by moving beyond being a mere heart and emotional act. However, while explaining the principles of faith based on this relationship, it is a problem to support it with the scientific and philosophical knowledge that has progressed up to that day in order to strengthen the discourse. As a matter of fact, we see the most typical example of this in the detailed explanations about the definition of faith. Sunnit Mutakallims generally defined faith as an affirmation. The problem is that over time, reason has been mixed with the heart in theology, and the approval of another discipline, the logic, has been mixed with the approval in theology. The theological affirmation is not inherently compatible with each other, except in its nominal aspect, with the philosophical / logical affirmation.
Çağdaş dönemde pek çok kelâm eserinde iman ve bilgi arasında ilişki kurulması neredeyse sıradan bir durum haline gelmiştir. Pek çok araştırmacının iki kavram arasında bir şekilde olumlu bir diyalektiğin önünü açmayı amaçladığı söylenebilir. Bu sayede bilgiden imana, imandan bilgiye giden âdeta stabilize bir yol açılmış sayılır. Böylece bilgi ve düşünce temeline oturan iman tahkîkî iman niteliği kazanarak daha güçlü hâle gelmiş, salt kalbî, duygusal bir edim olmanın ötesine taşınarak rasyonel ve kognitif bir temele oturmuş sayılır. Ancak bu ilişkiye dayanarak söyleme güç katmak adına iman esaslarını terâküm eden bilimsel ve felsefî müktesebâtla desteklemek karşımıza bazı sorunlar çıkarmaktadır. Nitekim bunun en tipik örneğini iman tanımıyla ilgili yapılan detaylı açıklamalarda buluyoruz. Sünnî mütekellimler imanı kalp ile tasdik olarak tanımlamışlardır. Sorun şu ki zaman içinde kelâmın kalbine akıl, tasdikine bir başka disiplinin, mantık ilminin tasdiği karışmış, karıştırılmıştır. Kelâmî tasdikle felsefî/mantıksal tasdik nominal yönü dışında özü itibariyle birbirleriyle örtüşen tasdik türleri değildir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 25 Aralık 2021 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2021 |
Gönderilme Tarihi | 26 Ekim 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 5 Sayı: 2 |
Türkiye İlahiyat Araştrımaları Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.