Hz. Peygamberin vefatının akabinde, Müslümanların
karşılaşarak cevabını aradığı sorulardan biri yeni halifenin kim olacağı
sorusu, diğeri de imanın tarifinin ne olduğu sorusudur. Özellikle halifelik
konusunda farklı görüşleri benimseyen Müslümanlar, kısa sürede hem siyasî hem
de itikâdî boyutu bulunan bir mezhepleşme süreci yaşayarak farklı mezhep ve
fırkalara ayrıldılar. Çözülemeyen siyasî anlaşmazlıkların daha da büyümesi
sonucu Müslümanlar arasında silahlı mücadele kaçınılmaz hale gelmiştir. Ancak;
kasten Müslüman kardeşinin kanını dökmenin ebediyen cehenneme gitmeye sebep
olacağına dair nass (en-Nisa 4/93) ortadayken hangi sebeple Müslüman kardeşinin
kanını dökmek caiz olabilirdi? Bu sorunun cevabı kuşkusuz savaşacağı kişinin
mü’min olmadığı fikri idi. Bu düşünceden hareketle muhalif taraflar tekfir silahını
kullanmaya başladılar. İlk Müslüman coğrafyasında yaşanan ve etkilerini bugün
dahi hissettiren bu üzücü olaylar, imanın mahiyetinin ne olduğu sorusunun cevabının
aranmasına sebep olmuştur. Bu sebeple itikâdî konularda eser yazan her âlimin
ilk ele aldığı konuların başında iman meselesi ve ilişkili olduğu konular
gelmiştir.
Semerkand bölgesi Hanefî
âlimlerinden Ebû Şekûr es-Sâlimî (ö.
460/1068’den sonra) de itikâdî konulara dair yazdığı eseri et-Temhîd fî
beyâni’t-tevhîd’de, diğer itikâdî konularla birlikte iman ve imanla
ilintili olan konuları ele almıştır. Mâtürîdî kelam ekolünün 438-508/1047-1115
yılları arasında yaşayan Ebü’l-Muîn en-Nesefî tarafından sistemleştirildiği düşünüldüğünde,
Sâlimî hayatta iken Mâtürîdîlikten bahsetmenin mümkün olmayacağı
anlaşılacaktır. Sâlimî’nin mezkûr eserinde ne İmam Mâtürîdî’den ne de
Mâtürîdîlikten bahsetmemesi bu hususu destekleyen bir durum olarak
düşünülmelidir. Bu sebeple Semerkant bölgesinde Mâtürîdîlik öncesi itikâdî
konuların ele alınış tarzı önem arz etmektedir.
Bu çalışmada, Mâtürîdîlikten bahsedilemeyecek bir dönemde
Semerkant bölgesinde iman ve imanla ilgili konuların değerlendirilme tarzına
ışık tutmak amacı ile Sâlimî’nin imanla ilgili konulardaki görüşleri ele
alınacaktır.
After the death of the Muhammad, the first question facing Muslims and needed to be
answered was the issue of “who will be the caliph?”. The caliphate debates soon gained a
political and religious dimension. The takfîr discourse of Hâricî group that emerged after
the Sıffîn war led to the search for the answer to the question of the what the definition
of faith is. For this reason, the major issues that every theologian who writes on religious
topics, are the ıssue of faith and the issues that relating with faith. One of the Ḥanafî scholars
of the Samarkand region, Abû Shakûr al-Sâlimî (d. after 460/1068) also dealt with the
issues related to faith in his book al-Tamhîd fi bayân al-tavhîd, which he wrote about faith
subjects. Considering that Mâturîdî kalâm school was systemized by Abû’l-Muîn al-Nasafî,
who lived between 438-508 / 1047-1115 years, it would be understood that it would not
be possible to talk about Mâturîdî while al-Sâlimî was alive. The fact that Sâlimî does not
mention Mâturîdism in his book, should be considered as a supportive factor for this idea.
For this reason, his book is important to deal with the pre-Mâturîdism religious subjects
in the Samarkand region. In this study, the views of Sâlimî on the issues related to faith will
be investigated in order to shed light on the way of evaluating the issues related to faith in
Samarkand region in a period where Mâturîdism cannot be mentioned.
Kalâm Abû Shakûr al-Sâlimî Faith Transoxiana Ḥanafism Mâturîdism
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Din Araştırmaları |
Bölüm | Araştırma Makalesi |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2019 |
Gönderilme Tarihi | 21 Ekim 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Cilt: 6 Sayı: 2 |