Filistinli
Mülteciler ve ev sahibi toplum arasındaki “ötekilik” duygusu, her ne kadar
Filistin sürgünü için ayrıcalıklı bir durum olsa da iki grup arasındaki
uzaklaşma mesafesinin yoğunluğu ülkeden ülkeye değişmektedir. Bu makale,
Suriye'den iç savaşın etkisiyle uzaklaştırılan Filistinli mültecilerin komşu
ülke Lübnan’da sığınma yeri taleplerini ve sosyo-politik olayların sonuçlarını
incelemektedir. Çalışmanın özü esasen yerinden olma deneyiminin sosyo-kültürel
kaynaklarını inceleyip Ortadoğu’daki mevcut Filistin varlığını sorgulamaktadır.
Bu sorgulardan hareketle, "çift mülteci" kimliğinin günümüzde nasıl
değiştiğini belirlemek adına "Filistin" kavramının bireylere karşı
nasıl katalizör görevi gördüğüne ışık tutulacaktır. Bu çalışma ise Avrupa'ya
doğru göçlerin, Filistinli mültecilerin ulusal bellek ve kolektif alanlarla
ilişkileri hakkındaki varsayımını yeniden tanımlamada bir model oluşturduğunu
iddia etmektedir. Mülteci anlatılarını ulusal kimlik ve kimlik belgeleri
etrafında birleştirerek mevcut uluslararası hukuk sisteminin vatansız kalmış
mültecilerin sorunlarını çözme noktasında etkili olmadığı ve yapısal
düzenlemeye gitmesi gerektiği savunulacaktır.
Despite the sense of
“otherness” between refugees and the host society has been a prerogative of the
Palestinian exile, the intensity of this distancing process varies according to
the country of exile. This paper will study the consequences of the
socio-political events and dispositions over Palestinian refugees from Syria
fleeing the current civil war in order to find a sanctuary in the neighbouring
Lebanon. The core of the work inquires how a previous experience of
displacement serves as a social and cultural resource and questions the current
Palestinian presence in the Middle East. Moving from these interrogatives, I
tried to shed a light over the way the concept of “Palestine” seems to act as a
catalyst for the individuals in determining how their own identity of “double
refugees” is shifting nowadays. I argue that the current emigrations towards
Europe constitute a pattern in redefining assumption concerning Palestinian
refugees’ relations with national memory and collective spaces. Trying to connect refugees’ narratives around
national identity and identity documents, I will show how the current
international refugee legal system is structurally inappropriate to effectively
deal with stateless persons who currently find themselves once more on the way.
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Kasım 2017 |
Kabul Tarihi | 21 Temmuz 2017 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2017 |
TOÇD'nde yayınlanan makaleler Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır.