Kendisinden önceki dini inanışları ve felsefi düşünceyi eleştiren ve bu anlamda yaptığı çalışmalar neticesinde toplum tarafından dışlanmayı göze alan ve hatta bulunduğu cemaatten dışlanan Spinoza’nın felsefesi, bütünlüklü bir yapıdadır. Felsefesinin merkezine aldığı Tanrı tanımından hareketle bütün fikrini açıklamaya çalışan Spinoza, mucize kavramını da bu tanım ve anlayış üzerinde kurgulamıştır. Peygamberlik konusuna gelince, o peygamberliği, kutsal metinden yola çıkarak anlatmaya çalışmıştır. Aynı zamanda peygamberliği ve mucize konusunu Spinoza, Tanrısal yasa ile ilişkilendirmekte ve bu kavramları mutlak Tanrı’nın düzenine bağlı olarak ifade etmektedir. Makalemizde Spinoza’nın felsefesinin hem nedensellik hem de zorunluluk bağlamında değerlendirildiğinde mucizeyi dışlayan bir algı ürettiği anlatılacaktır. Spinoza’nın peygamberlik ve vahyi, tabii bilgi ile özdeş kılmasının onun bu konulara normal dini bağlamdan farklı bir bakış açısıyla yaklaştığını göstermektedir. Tanrısal bilgi ile tabii bilginin aynı gerçekliği ifade ettiğini ve aslında her insanın tabii bilgiye ulaşabileceğini savunan Spinoza’nın vahyi de tabii bilgi ile açıklamaya çalışması, peygamberliği yücelten ve onu yaşamın her alanına dâhil etmeye çalışan görüşlerden ayrılmaktadır. Çünkü ona göre peygamber sadece iyi yaşam ve erdem konusunda bize yol göstericidir geri kalan durumlarda insanlar kendi akıllarıyla tabii olarak ve Tanrısal yasalara uyarak sorunların üstesinden geleceklerdir. Makalemizde Spinoza’nın hem peygamberlik konusunda hem de mucize hakkındaki düşünceleri betimleyici olarak açıklanacaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 3 Ağustos 2022 |
Gönderilme Tarihi | 8 Haziran 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 26 Sayı: 2 |