Osmanlı’nın son dönemlerinden itibaren toplumsal kimliğin ne olduğu ve nasıl olması gerektiği konusu tartışılmaktadır. O dönemki kimlik arayışı, özneyi kurgulamaktan ziyade, imparatorluğun dağılmasını önlemek için düşünülen çözüm yollarını oluşturur. Batılılaşmanın etkisiyle Osmanlı’da farklı kimlik türlerinin denenmeye başlaması toplumsal aidiyeti sağlamak içindir. Cumhuriyet’in kurulmuş olması, Osmanlı’nın tamamen lağvedildiğini göstermez. Çünkü kimlik arayışı, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e miras kalmıştır. Her iki yönetim biçiminde dinin, etnisitenin ya da ideolojilerin etkisinde, kimlik arayışları devam etmiştir. Cemil Meriç hem Osmanlı hem de Cumhuriyet dönemindeki kimlik çalkantılarının tam ortasında bulunmuştur. Osmanlı’da olan, ancak o dönem Osmanlı sayılmayan; Balkan göçmeni, ancak Balkanlarda hiç yaşamamış olan; Fransızcaya hâkim olup Fransız olmayan kendine özgü bir mizaca sahiptir. Bu farklı aidiyet türlerinin bir arada oluşu, Meriç’te bir kimlik arayışı başlatmıştır. Sırasıyla Müslüman, milliyetçi, sosyalist ve Osmanlı olan Meriç, tıpkı Türkiye’nin kimlik arayışındaki referanslarını anımsatır. Bu çalışmanın amacı, Meriç ve Türkiye’nin kimlik arayışındaki benzerlikleri ve farklılıkları vurgulamaktır. Kimliğin ben ve öteki üzerinden kurgusunda, Meriç’in neden Meriç olduğu ya da neden öteki olmadığına cevap aranırken, Türkiye’deki kimlik duraklarının analizi de yapılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Siyaset Bilimi (Diğer) |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Temmuz 2024 |
Gönderilme Tarihi | 26 Mart 2024 |
Kabul Tarihi | 18 Temmuz 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 |