Türkiye, Lozan’dan kalan sorunları çözüme kavuşturduğu için, uluslararası siyasette daha aktif bir dış politika takip edebilecek bir duruma gelmiştir. Bu nedenle, Türkiye sadece kendini ilgilendiren konularda değil, dünya barışını korumak amacıyla, aynı zamanda dünyada ki genel dış politika konularıyla ilgilenmekten geri kalmamıştır. 1932-1938 yılları arasında uluslararası siyasette hem ekonomik hem de siyasi boyutu söz konusu olmuştur. 1929-1930 dünya ekonomik bunalımı ‘’buhran’’ devletlerin dış politikalarını iktisadi anlamda da yeniden gözdem geçirmelerine neden olmuştur. Uluslararası siyasette ekonomik çıkarlar önemli olduğu için, devletlerarasında bir takım gruplaşmalar meydana gelmiştir. Bu nedenle, bir tarafta Birinci Dünya Savaşı sonrasında imzalanmış olan antlaşmalar ile kurulmuş ve mevcut durumu (Status Quo) korumaya çalışan anti revizyonist galipler, diğer tarafta ise mevcut durumu değiştirmek isteyen Almanya, Japonya ve galip devlet olmasına rağmen umduğunu bulamayan İtalya’dan oluşan revizyonist devletler yer almıştır. Bu dönemde, mevcut durumu değiştirmek isteyen grup sürekli olarak saldırgan bir dış politika izlerken, statükonun korunmasını isteyen devletlerden oluşan grup yatıştırma ve ödün verme politikası takip etmiştir. Bu gelişmeler karşısında Türkiye, pek çok zorlukla elde etmiş olduğu kazanımları korumak istemiş, Atatürk’ün ‘’Yurtta Sulh Cihanda Sulh’’ perspektifiyle dünya barışının korunması ve ülkemizin de korunmasını hedef alan bir dış politika anlayışı benimsenmiştir.
Birinci Dünya Savaşı Türk Dış Politikası Balkanlar Balkan Paktı
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 6 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2021 Cilt: 1 Sayı: 1 |