In recent years, with the effective work and achievements of
women's movements, it has been understood that violence and
violations against women, which the patriarchal structure tries to
make belong to the private sphere, belong to the public sphere and
that this is a social responsibility. It has been seen that violence and
rape against women is a part and mediator of a large-scale
domination relationship suppressed by the patriarchal structure.
Instead of this abstract understanding of the individual, which is
based on the acceptance of women's rights as individual, isolated
and immune from state intervention, the need for an identity-based
struggle and reconstruction of women's identity began to come to
the fore in women's rights, led by categories such as race, sex and
gender. In the analysis of women's rights in social areas, it was
understood that multiple types of discrimination occur simul
taneously, and that multiple discrimination created simultaneously in
this way has much deeper consequences for women. With the
understanding of how our current understanding of discrimination
conditions and limits us to see discrimination only on a single axis,
multiple discrimination practices became visible and the concepts
and perceptions of intersectionality, which began to be associated
with multiple discrimination, emerged. Intersectionality creates an
appropriate conceptual framework for considering multiple forms of
discrimination and oppression by a group based on ethnic context,
sexual orientation, class, ability, ethnic origin, socio-economic status,
religion or gender. In the perception and studies of intersectionality,
social identity goes beyond the uniform analysis categories such as
gender, race and class, categories such as race, ethnicity, gender,
class, sexuality and talent are socially restructured in a holistic way
and by supporting social justice, disadvantaged groups are
supported. Along with its progress, it also explains how social
structure shapes our entire lives. The perception of intersectionality
and its use in the social field bring a multi-dimensional perspective
to the issues, revealing the invisible and undesirable aspects of the
social structure. Intersectionality studies provide a different reading
and interpretation of events by taking into account multiple
discriminations and intersecting many factors such as education,
identity, structure, social activism along with gender and racial
inequalities. Intersectionality can be defined as relation-ships
between multiple social dimensions and forms of social relations.
Intersectionality, going beyond a single and fixed social
discrimination, perceives the social positioning of disadvantaged
groups and women by combining them in the matrix of intersecting
power axes, and creates an opportunity to reevaluate by creating a
holistic framework regarding multiple discrimination in women's
rights.
Son yıllarda, kadın hareketlerinin etkin çalışma ve kazanımlarıyla,
ataerkil yapının özel alana ait kılmaya çalıştığı kadına yönelik şiddet
ve ihlallerinin kamusal alana ait olduğu ve bunun toplumsal bir sorum
luluk olduğu anlaşıldı. Kadına yönelik şiddet ve tecavüzlerin, ataerkil
yapının baskıladığı geniş ölçekli bir tahakküm ilişkisinin parçası ve
aracısı olduğu görülmektedir. Kadın haklarındaki bireysel, izole edil
miş ve devlet müdahalesinden bağışık olduğunun kabulüne dayanan
bu soyut birey anlayışı yerine ırk, cinsiyet, toplumsal cinsiyet gibi
kategorilerin öncülüğünde, kadın haklarında, kimlik temelli bir mü
cadele ve kadın kimliğinin yeniden inşası ihtiyacı öne çıkmaya
başlamıştır. Sosyal alanlardaki kadın haklarının analizinde, birden çok
ayrımcılık türünün aynı anda oluştuğunun görülmesiyle, bu şekilde eş
zamanlı olarak yaratılan çoklu ayrımcılığın, kadınlar üzerinde çok da
ha derin sonuçlar yaratmıştır. Mevcut ayrımcılık anlayışımızın, ayrım
cılığı sadece tek bir eksende görmeye bizi nasıl koşullandırdığının ve
sınırladığının anlaşılmasıyla, çoklu ayrımcılık uygulamaları daha da
görünür hale gelmiş, çoklu ayrımcılıkla birlikte anılmaya başlayan ke
sişimsellik kavramı ve analizleri ortaya çıkmıştır. Kesişimsellik kav
ramı, bir grubun etnik bağlam, cinsel yönelim, sınıf, yetenek, etnik
kökeni, sosyo ekonomik durumu, din veya toplumsal cinsiyete göre
birden çok şekilde yapılan, çoklu ayrımcılık ve baskı çeşitlerini birlikte
ele alarak değerlendirmek için, uygun bir kavramsal çerçeve yarat
maktadır. Kesişimsellik algısı ve çalışmalarında, sosyal kimliğin, cinsi
yet, ırk ve sınıf gibi tek tip analiz kategorilerinin ötesine geçil-mekte,
ırk, etnik köken, cinsiyet, sınıf, cinsellik ve yetenek gibi kategoriler,
sosyal olarak yeniden bütüncül bir şekilde yapılandırılmakta ve sosyal
adaleti destekleyerek, dezavantajlı grupların ilerlemesiyle birlikte, aynı
zamanda sosyal yapının tüm yaşamımızı nasıl şekillendirdiğini de
açıklamaktadır. Kesişimsellik kavramının sosyal alanda kullanılması,
konulara çok boyutlu bakış açısı getirmekte, toplumsal yapının
görünmeyen, görülmek istenmeyen yönleri de açığa çıkarmış
olmaktadır. Kesişimsellik çalışmaları, çoklu ayrımcılığı göz önüne çı
kararak cinsiyet ve ırksal eşitsizliklerle birlikte eğitim, kimlik, yapı,
sosyal aktivizm gibi birçok faktörün birbiriyle kesiştirilmesiyle,
olayların farklı şekilde okunmasını ve yorumlanmasını sağlamaktadır.
Kesişimsellik, çoklu toplumsal boyutlar ve toplumsal ilişki
biçimlerindeki ayrımcı ilişkilerin birleşmesi olarak tanımlanabilir.
Kesişimsel ayrımcılık kavramı, tek ve sabit bir sosyal ayrımcılığın
ötesine geçerek, dezavantajlı gruplar ve kadınlar üzerindeki sosyal
konumlandırmayı, kesişen güç eksenleri matrisinde birleştirerek,
algılamakta ve kadın haklarında yaşanan çoklu ayrımcılıkla ilgili
bütüncül bir çerçeve yaratarak, yeniden değerlendirme olanağı
yaratmaktadır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyoloji Eğitimi |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 11 Ocak 2025 |
Gönderilme Tarihi | 26 Ekim 2024 |
Kabul Tarihi | 30 Aralık 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2025 Sayı: 1 |
UFU SOBED açık erişimli, CC BY-NC (Non-Commercial) lisanslıdır.