19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, Osmanlı Devletinde görülen batılılaşma hareketleriyle birlikte yeni popüler eğlence türleri ortaya çıkmıştır. Bu eğlence türlerinin başında Kanto formu da gelmektedir. Önceleri saray mensuplarının eğlence unsuru olarak öne çıkmayı başaran kantolar, daha sonraları İstanbul gece yaşamının ayrılmaz bir parçası olmuştur. İtalyan kökenli bu form türü daha çok tuluat tiyatrolarında oyunların öncesinde icra edilirken, bir süre sonra kendine ait bölümü olan bir yapı haline bürünmüştür.
Tuluat tiyatro etkinlikleri genellikle Ermeni asıllı sanatçılar tarafından düzenlenen etkinliklerdir ve kanto formuna yönelik ilk icra örnekleri de yine bu sanatçılar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle Ermeni bestekârların kanto formunun tanınmasında büyük emekleri olmuştur. Sanatçıların sahnede performanslarını sergilerken, kendilerine has bir telaffuzla şarkı sözlerini söylemeleri oldukça dikkat çekicidir. Seslendirilen eserlerin melodik ve ritmik yapısının da Klasik Türk Müziğine yakın olması dolayısıyla bu form türü kısa zamanda popüler hale gelmiş ve bu sayede izler kitlede gözle görülür bir artış yaşanmıştır. Ayrıca Klasik Türk Müziğinin tanınmış önemli bestekârları da bu form türünde besteler yapmıştır. Kanto icralarında, özellikle kadınlar ön plandadır. Her ne kadar erkek sanatçılarla beraber seslendirilen düetli kantolar bulunsa da yalnızca kadınların seslendirdiği kantolar daha çok tercih edilmiştir. Buradan da kadınların cinsel kimlikleriyle özellikle ön planda oldukları anlaşılmaktadır.
I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla birlikte Beyoğlu Direklerarasında gerçekleştirilen faaliyetlere uzun bir süre ara verilmiş, Cumhuriyet sonrası yıllarda ise kanto besteleri taş plaklarda duyulmaya başlamıştır. 1980’li yıllara gelindiğinde ise Ramazan ayı etkinlikleri içerisinde kendisine yer bulabilmiştir. Nurhan Damcıoğlu, Seyfi Dursunoğlu gibi kanto sanatçıları bu geleneği ayakta tutabilmeyi başarmıştır.
Günümüzde ise eski popülerliğini yitirmiş olan kantoların tekrar gündeme gelebilmesi amaçlanarak genellikle basit ezgi yapılarına sahip olan bu form türünün seslendirilecek teknik eserler öncesinde icracıların makama ve usule alıştırılması bakımından Klasik Türk Müziği viyolonsel eğitiminde kullanılabilmesi öngörülmektedir.
Bu amaçla kanto formunda eser bestelemiş Ermeni asıllı bestekârlar detaylıca incelenmiştir. Fakat, kaynak yetersizliği dolayısıyla yalnızca Karnik Garmiryan ve Kemâni Sarkis Suciyan’a ait kanto bestelere ulaşılabilmiştir. Bestekârlardan Kemani Sarkis’e ait 46 kanto bestesi bulunurken, Karnik Garmiryan’a ait 29 kanto bulunmaktadır. Eserler, bestelerin makam yapısı dikkate alınarak seçilmiştir. Araştırmanın sonucunda ise bu form türünün Türk Müziğinde teknik düzeyli eser icralarına başlanmadan önce, öğrencilerin makam ve icra biçimine alıştırılması amacıyla rahatlıkla kullanılabileceği fikri ortaya çıkmıştır.
Klasik Türk Mûsikîsi Viyolonsel Öğretimi Kanto Ermeni Bestekârlar Müzik Kültürü Süpürde Akordu
Beginning from the second half of the 19th century, with the westernization movements seen in the Ottoman Empire, new popular entertainment forms gradually appeared. The leading form of these entertainments is the Kanto form. Cantos, which managed to stand out as an entertainment element for Ottoman Court of the palace, later became an inseparable part of the Istanbul nightlife. While this form of Italian origin was mostly performed in the “Tuluat Theaters” before the plays, after a while it became a musical structure with its own section.
Tuluat theater events were generally organized by Armenian artists, and the first performances of the canto form were also performed by these artists. For this reason, Armenian composers have made great efforts in the recognition of the canto form. It is quite remarkable that the artists perform the lyrics with their specific pronunciation while performing on stage. Since the melodic and rhythmic structure of these performed works are close to Classical Turkish Music, this form has become popular in a short time, and there has been a noticeable increase in the audience. In addition, well-known and important composers of Classical Turkish Music also composed in this form. Women were especially prominent in canto performances. Although there were also cantos with duets performed with male vocal artists, cantos performed only by women were more preferred. From this point, it is understood that women were especially at the forefront with their sexual identity.
With the start of the First World War, the activities carried out in Beyoğlu Direklerarası were suspended for a long time, and in the post-republican years, canto compositions began to be heard on stone records. By the 1980s, canto was able to find a place for itself in the activities of the month of Ramadan. Canto artists such as Nurhan Damcıoğlu and Seyfi Dursunoğlu managed to keep this tradition alive.
Today, it is foreseen that this form, which usually has simple melody structures, with the aim of bringing cantos that have lost their former popularity to the agenda again, will be beneficial to use in Classical Turkish Music cello education in terms of accustoming the performers to the maqam and the rhythm before the technical works to be performed. For this purpose, composers of Armenian origin who composed works in canto form were searched in detail. However, due to the lack of resources, only the canto compositions of Karnik Garmiryan and Kemani Sarkis Suciyan could be reached. While there are 46 canto compositions belonging to Violin Sarkis, one of the composers, there are 29 cantos belonging to Karnik Garmiryan. The musical works have been selected by considering the maqam structure of the compositions. As a result of the research, the idea has emerged that this musical form can be used easily in order to familiarize students with the maqam theory and performance style before starting to play technically difficult works of Classical Turkish Music.
Classical Turkish Music Cello Education Canto Armenian Composers Music Culture Süpürde Chord
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Şubat 2022 |
Gönderilme Tarihi | 5 Ocak 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 6 Sayı: 1 |
Our journal licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License