Tafsīrs are often split into two categories: narration and dirāya. However, it can be shown that practically every narrative kind of interpretation has parts of the dirāya kind as well as elements of the narrative. Despite these conclusions, there are two different kinds of tafsīrs: narrative and dirāya. It should be addressed whether or not this classification is accurate. Numerous issues are revealed by categorizing tafsīrs as narrative or dirāya. In actuality, this distinction causes readers of the Tafsīr to judge the events in their own thoughts, limits a comprehensive understanding of the Tafsīr's history, and makes it difficult to comprehend other perspectives on the subject today. The two main categories of tafsīrs are storytelling and resurrection. However, it can be seen that there are components of both the narration and the resurrection in practically every interpretation of the story. There are two different types of tafsīrs, in the forms of narration and dirāya, despite these conclusions. How accurate this classification is should be debated. Numerous issues are also revealed when tafsirs are categorized as narrative or dirāya. In actuality, this distinction causes readers of the Tafsīr to analyze the events in their own thoughts, precludes a comprehensive picture of the Tafsīr's history, and makes it difficult to see the various facets of contemporary viewpoints on the topic. It is quite specific to divide tafsīr literature into two categories depending on comprehension and narrating techniques. This has reached its peak at the time of M. Husayn Zahabī. The narative tafsīr cannot be considered a wholly autonomous form of tafsīr according to scientific standards. An accurate narrative interpretation cannot be independent of narration or remote from the dirāya. One could argue that the two kinds of tafsīr are connected and mutually beneficial. It is noted in this article that the standards used to discern between narrative and dirāya in the Tafsīrs are not objective, and that the application of these fundamental standards in practice at the point of distinction is not fully realized.
Ekseriyetle tefsirler, rivâyet ve dirâyet olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Lakin hemen hemen her rivâyet tefsirinde dirâyetin, her dirâyet tefsirinde de rivâyetin öğelerinin bulunduğu görülmektedir. Bu tespitlere rağmen tefsirlerin, rivâyet ve dirâyet şeklinde iki türü bulunmaktadır. Bu kategorizenin ne kadar sahih olduğu tartışılmalıdır. Tefsirlerin rivâyet ve dirâyet şeklinde tasnif edilmesi, birçok problemi de gün yüzüne çıkarmaktadır. Nitekim yapılan bu ayrım, tefsir okuyucularının zihinlerini olayları tek taraflı değerlendirmeye sevk etmekte, tefsir tarihine bütüncül bakışı engellemekte konu hakkında gelen mevcut görüşlerin farklı yönlerinin görülmesine ket vurmaktadır. Tefsir kitaplarının dirâyet ve rivâyet metotlarına dayanarak ikiye ayrılması konusu tamamen spesifiktir. Bu M. Hüseyin Zehebî'den sonra gündeme gelmiş ve yaygınlaşma noktasında taban bulmuştur. Rivâyet tefsirinin dirâyet tefsirinden tamamen bağımsız bir tefsir çeşidi olarak değerlendirilmesi ilmî kriterler yönünden isabetli bulunmamaktadır. Ne tam bir rivâyet tefsirinin dirâyetten ve ne de dirâyet tefsirinin rivâyetten uzak ve bağımsız olması mümkün değildir. Her iki tefsir türünün içiçe olduğunu ve birbirini tamamladığını söylemek mümkündür. Bu makalede tefsirlerde rivâyet ve dirâyet ayrımı yapılırken ortaya konan ölçütlerin objektif olmadığına, ayrıca bu temel ölçütlerin ayrım noktasında pratiğe yansıtılmasının tam anlamı ile gerçekleşmediğine vurgu yapılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Tefsir |
Bölüm | Araştırma Yazıları |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 30 Temmuz 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 31 Temmuz 2023 |
Gönderilme Tarihi | 10 Ocak 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 6 Sayı: 1 |
UMDE Dini Tetkikler Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.