The request for help by Byzantine Emperor Alexios I, who stuck in a difficult situation due to the progress of the Saldjūḳs in Anatolia, was handled differently by Pope Urbanus II (1088-1099). In 1095, Urbanus II mobilized the Western European society with the slogan save the holy land and launched a large invasion movement against the East. Thus, the Crusaders who first established a state in Edessa (491/1098) and then in Antioch (491/1098), conquered Jerusalem on 15 July 1099 after a five-week siege, which, for Turkish-Islamic states, constituted a bitter fact that the Western invaders were not ordinary mercenaries. Immediately after the loss of Jerusalem, Ḳāḍī Abū Saʻd al-Harawī as the head of the committee, who asked for help from ʻAbbāsid Caliph al-Mustaẓhir Billāh (487-512/1094-1118) and warned him against the warriors carrying the crosses from head to toe, emerged as the prominent leader of the Islamic world on the stage of history. Although al-Harawī tried to mobilize the caliph with harsh but effective words, his efforts failed after some point. Ḳāḍī Abū Saʻd al-Harawī, who realistically uttered the negative effects of the Crusader invasion and underlined the dangers Islamic countries could experience, was slaughtered by the Bāṭinīs in Hamadhān in 518 (1124). This study discusses the biography of al-Harawī, who established good relations with the Saldjūḳid sultans as well as the ʻAbbāsid caliphs’, together with the political events of the period in the light of the information given by the sources.
Abū Saʻd al-Harawī ʻAbbāsid Caliphate Saldjūḳs Crusaders Bāṭinīs
Anadolu’da Selçukluların ilerlemesi sebebiyle Bizans İmparatoru I. Aleksios’un (1081-1118) yardım isteğini farklı şekilde ele alan Papa II. Urbanus (1088-1099) 1095 yılında kutsal toprakları kurtarmak sloganıyla Batı Avrupa toplumunu harekete geçirip Doğu’ya karşı büyük bir istilâ hareketi başlattı. Böylece önce Urfa’da (491/1098), sonra da Antakya’da (491/1098) birer devlet kurarak Bilâdü’ş-Şâm topraklarında ilerleyen Haçlılar, Kudüs’ü beş haftalık bir kuşatma sonrasında 23 Şâban 492 (15 Temmuz 1099) tarihinde ele geçirdiğinde; Frank istilâcılarının alelâde paralı askerler olmadığı Türk-İslâm devletleri tarafından acı bir şekilde anlaşılmış oldu. Kudüs’ün kaybedilmesinden hemen sonra Kadı Ebû Saʻd el-Herevî, İslâm dünyasının itibarî lideri Abbâsî Halifesi Müstazhir-Billâh’ı (487-512/1094-1118) üzerlerinde haç taşıyan tepeden tırnağa zırhlı savaşçılara karşı uyaran ve ondan yardım talebinde bulunan heyetin başındaki kişi olarak tarih sahnesine çıktı. El-Herevî, sert ama tesirli sözlerle halifeyi harekete geçirmeye gayret gösterdiyse de çabası bir noktadan sonra başarıya ulaşamadı. Gerçekçi bir şekilde Haçlı istilâsının menfî tesirlerini ve İslâm ülkelerinin yaşayabileceği tehlikeleri fark eden ve dillendiren Kadı Ebû Saʻd el-Herevî, Bâtınîler tarafından Hemadan’da 518’de (1124) katledildi. Bu çalışmada Abbâsî halifeleri yanında Selçuklu sultanları ile de iyi münasebetler kuran el-Herevî’nin biyografisi, kaynakların verdiği bilgiler ışığında dönemin siyasî olayları ile birlikte ele alınacaktır.
Ebû Saʻd el-Herevî Abbâsî Hilâfeti Selçuklular Haçlılar Bâtınîler
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 11 |
Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.