Dünya çapında liberalizasyon, önce küreselleşme ile başlamış; sonra da emtiadan finansal varlıklara doğru bir mobilite çeşitlenmesi ile karşı karşıya kalınmıştır. Bu süreç aynı zamanda ticari serbestiden finansal serbestiye doğru eş zamanlı olarak yol almıştır. Fakat, finansal deregülasyonun ekonomik büyümeyi tetiklediği varsayımlarının yanı sıra, kırılganlık ve daha soyut bir ifadeyle kriz atmosferine davetiye çıkardığı yaklaşımları da göz ardı etmemek gerekir. Dünya ekonomik tarihinde finansal akımların sebep olduğu büyük çaplı ilk küresel kriz, ABD menşeli 1929 Büyük Buhranı olmuştur. Keynesyen tedbirlerin ortaya çıkışı da bu noktada başlamıştır. Zira, finansal hareketliliğin kontrolsüz hale gelmesi, işlem hacminde balon etkisi yaparak ani durgunluklara yol açmıştır. Müteakiben II.Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle Birinci Dünya Savaşı’nın yaralarını sarmaya çalışan küresel ekonomiler ard arda yaşadığı sarsıntılarla 20.Yüzyılın ortalarına kadar üretim ve sermayeden yoksun kriz atmosferinde kalmışlardır. 1960 ve 70’lere kadar toparlanmayı başararak, ticareti genişletmişler ve ticaret hacminin artmasıyla finansal etkinliklerin de artması gündeme gelmiştir. Ticari liberalizasyonun kriz etkisi finansal genişlemeye göre daha az olmuştur. Çünkü, ticaret hacmi daha çok üretim ekseninde yavaşça genişleyip daralırken; finansal serbesti, sermayenin ve özellikle de sıcak paranın mobilize olması ve ticarete konu olmayan varlıklar üzerinden yürütülmesi sebebiyle kriz etkisi yüksek olmuştur. Ve dünya ekonomik tarihi, finansal liberalizasyon süreciyle birlikte sık sık bölgesel ve küresel konjonktür dalgalanmalarının ortalama olarak beş veya on yılda bir krize dönüşmesine sahne olmuştur.
Küresel piyasalarda 1970 sonrası belirginleşen ve 1980'lerde pek çok ülkeye yayılan finansal serbesti ekonomik büyümeyi veya ekonomik büyüme finansal serbestiyi olumlu ya da olumsuz yönde etkilemiştir. Finansal liberalizasyonun diğer makro verilerle olan farklı yönlü ilişkisi, uluslararası iktisat literatüründe oldukça sık rastlanan çalışma sahalarından birisi olmuştur. İktisat yazınında genellikle her iki öğenin birbirini doğru orantılı olarak etkilediği tespit edilmiş olsa da, birbirlerine etki etmediğini tespit eden hatta ters orantılı olarak etkilediğini ortaya koyan ampirik çalışmalar da mevcuttur. Gelişmiş ekonomilerde bu iki öğe arasında birbirini tetikleyici rol gözlemlenirken, gelişmekte olan ülkelerde ise genelleyici bir yargıya varmak doğru olmamaktadır. Zira, spekülatif para akımları zaman zaman küçülmelere sebep olabilmektedir. Kısa vadeli finansal hareketler, öngörülebilir sonuçlar doğurmamaktadır. Dolayısıyla, ekonomik büyüme hedefi, uzun vadeli likit işlemler ile reel sektör yatırımlarına aktarılabilen fonlar sayesinde gerçekleşmektedir.
Türkiye'nin ekonomik dönüşüm sürecinde ise; 1980, 1989 ve 2001 yılları birer dönüm noktası olmuştur. 24 Ocak 1980 Kararları ile küreselleşme bandına giren Türkiye, 1989 yılında çıkarılan bakanlar kurulu kararı ile yerli parayı uluslararası dolaşıma açmış ve aynı zamanda dövizin ülkeye girişinin önündeki engeller kaldırılmıştır. Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerinin ardından üst üste açık veren banka ve para piyasaları müzmin likidite sorunlarıyla karşılaşınca 2001 yılında geniş çaplı ve yapısal değişimlere sebep olan Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı devreye girmiştir. Özellikle Merkez Bankası'nın elini güçlendiren ve politika bağımsızlığı sağlayan bu program, bugün bile uygulanmakta olan ekonomi politikalarının temelini oluşturmaktadır.
Türkiye'nin ekonomik tarihinde, 1980 Kararları sonrasında finansal liberalizasyon ile ekonomik büyüme veya diğer makro veriler arasında değişken yönlü ilişkiler olduğu ya da herhangi bir etkileşim olmadığı analiz edilmiştir. Bu etkileşim görünürde, finansal serbestiden ekonomik büyümeye doğru olduğu iddia edilmektedir. Fakat, ekonomik büyümenin finansal mobiliteyi pozitif yönde etkilediği varsayımları da mevcuttur. Bu etkileşimlerin, zaman zaman negatif etki doğurduğunu ortaya koyan çalışmalar yok değildir.
Finansal liberalizasyon ekonomik büyüme; McKinnon-Shaw Hipotezi; nedensellik testi; VAR modeli; birim kök testi
Bölüm | Makaleler |
---|---|
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 29 Temmuz 2016 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2016 Cilt: 9 Sayı: 27/3 |
Adres: Uşak Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Telefon: 0276 221 21 60 Faks :0276 221 21 61
E-posta: sosyaldergi@usak.edu.tr