Bu makalede Celâledddin es-Süyûtî (ö. 911/1505)’nin,
ictihadın hükmü, lüzumu, mertebeleri ve ictihad ehliyetinin şartlarına dair
görüşleri ele alınmaktadır. İctihadın dinî bir yükümlülük olduğunu belirten
Süyûtî’ye göre, farz-ı kifâye olan bu ilmî faaliyetin, her asırda bir kısım
müslümanlar tarafından yerine getirilmesi ve şer’î ahkâmı açıklamaya ehliyetli
bir müctehidin bulunması zaruridir. İctihad kapısının kapanmış olduğu
düşüncesini isabetli bulmayan Süyûtî, böyle bir iddianın sorunlu olduğunu
belirtirken, bunun en başta şer’î açıdan geçersiz olduğuna dikkat çeker. Ona
göre, ictihad kapısının kapandığı iddiasında ısrar etmek, şeriatın ömrünü
tamamladığını zımnen kabullenmektir. Süyûtî, kendi dönemine kadar her asırda
pek çok âlimin ictihad faaliyetinde bulunduğu olgusu da dikkate alındığında bu
iddianın geçerliliğini yitirmiş olduğunu belirtir. Buna ek olarak Süyûtî, “hulüvvü’l-asr”
yani herhangi bir asrın müctehidsiz kalma ihtimalini de geçerli kabul etmez.
Her
asırda en az bir müctehidin bulunmasının zorunluluğu konusunda Süyûtî’nin
dikkat çeken tezlerinden biri de, kendisinin ictihad etmek için gerekli bütün
şartları taşıdığını ve “mutlak müctehid” olduğunu vurgulamış olmasıdır. Fakat
mutlak müctehid kavramı Süyûtî’nin kullanımında farklı anlama sahip olduğu için
yanlış anlaşılmış ve çağdaşları tarafından şiddetli bir eleştiriye maruz
kalmıştır. Bu çalışmada Süyûtî’nin fıkıh ilmindeki yerine değinildikten sonra,
başta er-Red ‘alâ Men Ahlede ile’l-Ard olmak üzere ictihad konulu
risâleleri temel alınarak, ictihad konusuna nasıl yaklaştığı tesbit edilmeye
çalışılmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 1 Aralık 2018 |
Gönderilme Tarihi | 6 Ağustos 2018 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2018 Sayı: 30 |