Din istismarı, her dinde ve her dönemde var olabilen negatif bir niteliktir. Tarihsel
süreçte semavi din mensupları olan Yahudi ve Hristiyanlar’da olan bu olgu, İslam dini
mensupları için de söz konusudur. Müslümanların ezici çoğunluğu tarafından
onaylanmasa da, bu tür oluşumların temel düşünce yapıları, Kur’an ve hadis kaynaklı
inanç ilkelerinin istismarı üzerine kurulmuştur. İslam düşünce tarihinde geniş kapsamlı
şiddete başvurmayı benimseyen ve bunu da dini nasların bir gereği olarak gören kesim,
kendilerini genellikle Selefilik düşüncesine nispet etmişler ve referanslarında bu ekole
mensup kimseleri göstermişlerdir. Davranış ve tutumlarına gerekçe olarak da, tevhid
ilkesine olan bağlılıklarını dile getirmişlerdir. Bu haliyle dini istismar eden radikal
örgütlerin kendilerine özgü teolojik altyapıları olduğu görülmektedir. Ekseninde oluşan
bu itikadi arkaplan, kelam ilminin doğrudan ilgi alanına girmektedir. Söz konusu
örgütlerin dini kavramlara sarılırken, genellikle Eş’arîlik ve Mâtürîdîlik ekseninde oluşan
Ehl-i Sünnet anlayışından farklı bir yaklaşım sergiledikleri görülmektedir.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Nisan 2019 |
Gönderilme Tarihi | 21 Ocak 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 31 |