Uluslararası ilişkilerde kişilerin değil, devletin uyguladığı politikalar önemlidir. Çeşitli dönemlerde ülkeler arasında inişli çıkışlı ilişkiler yaşanmış ve devletlerin genel politikaları doğrultusunda bu süreç nihayetinde belli bir istikrara kavuşmuştur. Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinde de durum bu şekildedir. 1947 yılında Truman Doktrini ile başlayan iyi ilişkiler günümüze dek inişli ve çıkışlı bir seyir izlemiştir. 1964 yılında Kıbrıs’a müdahaleye hazırlanan Türkiye’ye bizzat ABD Başkanı Johnson tarafından imzalanarak gönderilen mektup ilk kez ABD ile yaşanan iyi ilişkilere darbe vurmuştur. Mektup hem iki ülke devletlerinin, hem de halkların birbirlerine bakışını değiştirmiştir. ABD’nin bu tarihten sonra açık bir şekilde Türkiye’ye karşı proaktif politikalar uygulamaya başladığı görülmektedir. Mektubun içeriğinin açıkça tehdit ve şantaj içeren ibarelerle dolu olduğu görülmektedir. Bu mektupla diploması şekli 2019 yılında da devam etmiş ve ABD Başkanı Trump Türkiye’nin Suriye politikaları ile ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’a diplomatik teamüllere uymayan ve tehdit dolu bir mektup göndermiştir. Bu mektupta kullanılan dil alaycı ve küçümseyici bir uslupla yazılmıştır. Her iki mektubun da Türk iç siyasetinde ve Türk dış politikasında sonuçları olmuş ve iki NATO müttefiki ülke arasında kırılmalar yaşanmıştır. İlk mektubun kırılmaları bu mektubun yazılmasından itibaren uzun zaman geçtiği için daha belirgin ve nettir. Her iki mektup da Türkiye ile ABD ilişkilerini olumsuz yönde etkilemiş ve Türkiye’nin NATO üyesi olmasına rağmen NATO ve ABD’den daha bağımsız politikalar izlemeye başladığı görülmüştür.
Uluslararası İlişkiler Türkiye ABD İlişkileri Johnson Mektubu Trump Mektubu
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Uluslararası İlişkiler |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 14 Şubat 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Cilt: 8 Sayı: 1 |