Yasal dayanağını Anayasa’dan alan kent planlama, İmar Kanunu ile ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Ancak uygulamada planlama, bilimsel zemin etütleri ve nesnel yaklaşımlara göre oluşturulmadığından, sosyal adalet duygusunu zedelemektedir. Kimi hak sahiplerine cömertçe çıkarlar sağlarken kimi hak sahiplerine külfetler yükleyebilmektedir. Külfetler, daha çok imar kısıtlamalarından kaynaklanmaktadır. İmar kısıtlamalarının uzun süre devam etmesinin mülkiyet hakkını zedelediği ve hak ihlaline neden olduğu AİHM içtihatları ile kanıtlanmıştır. Türkiye'de planlama yaklaşımı ve planlama uygulamasında halk katılımı, nesnellik ve bilimsellik yerine kayırmacılık egemendir. Bu nedenle planlama kısıtlamaları artarak devam etmektedir. Kısıtlamaların artması imar planlama ve mülkiyet güvenliğini dolayısıyla hukuk güvenliğini zedelemektedir. Mülkiyet hakkının uygulanabilirliğini sağlamak amacıyla, başta Anayasa Mahkemesi olmak üzere Türkiye’deki tüm yargı sistemlerinin içtihatları da kapsayacak bir biçimde uluslararası hukuku esas alması uygun olacaktır.
İmar mülkiyet hakkı imar ve mülkiyet güvenliği hukuk güvenliği
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Hukuk |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 31 Ocak 2021 |
Gönderilme Tarihi | 1 Temmuz 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 Sayı: 42 |