Hz. Peygamber, Cebrail aleyhisselâm vasıtasıyla kendisine inzal olunan âyetleri, şifâhen telakki etmiş ve duyduğu şekli ile de ashâbına nakletmiştir. İlk dönemlerde tecvid ilminin incelemesi altına giren meseleler Arap dili, tefsir ve kıraat araştırmaları ile meczolmuş bir şekilde var olmuştur. Kur’ân’dan önce Araplar arasında tecvîd kaidelerinin şiirde veya başka herhangi bir edebi metinde kullanıldığına dair bir veri elimizde yoktur. İlimlerin tedvin edilmeye başlanması ile tecvid de hicrî beşinci asırdan itibaren ayrı bir ilim olarak ortaya çıkmış ve bu ilme dair eserler telif edilmeye başlanmıştır. Bu minvalde özellikle Endülüs ilmi birikimi başta olmak üzere İslâm beldelerinin merkezi şehirlerinde tecvîd ilmine dair müstakil eser veren ulemâ ortaya çıkmıştır. Bu eserlerin varlığı Kur’ân kıraat ve tilâvetinin ehil bir hocadan doğrudan alınması şeklindeki uygulamada herhangi bir zafiyete yol açmamıştır. Her ne kadar ilk dönemlerden itibaren yetkin eserler yazılmış olsa da tecvîd ilminin teorisyenleri bizzat kendileri yazdıkları kitaplarda bu ilmin hâzık bir hocadan müşâfehe yol ile alınmasının önem ve lüzumuna her daim vurgu yapmışlardır. İlm-i kıraat ve tecvîde dair kendisinden önce yazılmış bilgileri toplayan ve bu ilimlere dair Kur’ân kıraati ve tilâveti alanında eserler meydana getirmiş olan İbnü’l-Cezerî, bu kitaplarının bir kısmını nesir, bir kısmını ise ezberlenmesini kolaylaştırmak maksadı ile manzum olarak yazmıştır. Osmanlı dönemi İslâm dünyasında diğer bütün İslâmî ilimlerde olduğu gibi tecvîd ilminde de merkezler kurmak ve dünyanın her bölgesinden ehil hocaları bu eğitim kurumlarının başına getirmek suretiyle büyük bir atılımın olduğu söylenebilir. Bu makalede Osmanlı döneminde asırlarca tecvîd ilmi öğretiminde başucu kitap haline gelerek okutulmuş, ezberlenmiş ve üzerinde çok sayıda şerhler yapılmış olan İbnü’l-Cezerî’nin Mukaddime isimli eserine kendisini Cami-i Cedîd imamı olarak tanıtan hicrî onuncu/on altıncı asırda yaşamış bir Osmanlı âliminin yapmış olduğu şerh incelenmiştir. Araştırmanın hedefi, Osmanlı’da bir ilim elde etme ve aktarma metodu olarak yerleşmiş olan şerh ve hâşiye uygulamasının zannedildiği gibi eski ilimleri tekrardan ibaret olmayıp geniş ilmi birikimi de ortaya koymak suretiyle yeni bir ihyâ ve hatta inşa sürecinin yapı taşları olduğuna dair örnek sunmaktır. Bu kapsamda Osmanlı’da Mukaddime üzerine gerçekleşmiş olan şerh geleneğine de bakarak incelenen şerhin, bir geleneğin tamamlayıcı unsurlarından olduğu ortaya konmaya çalışılmıştır. Yine Bursa’da kendisine bir dâru’l-kurrâ tahsis edildiği günden itibaren İbnü’l-Cezerî’nin, yetiştirdiği talebeler ve telif ettiği eserlerin Osmanlı ilim ve özellikle kıraat/tecvîd çevrelerindeki etkisine dair de önemli bir örnek sunulması hedeflenmektedir. Şârihin uzun açıklamaları içeren incelemesi büyük oranda dil tahlillerine ayrılmış olduğundan şerhin tamamını yansıtan örnekler verilmek suretiyle bu çalışma gerçekleştirilmiştir. Araştırmada kaynağa gitme, ana kaynakta zikredilen diğer ilimlerde söz konusu meselenin yerini bulma ve gerektiğinde yeni bulgularla tavzih ve tenkit etmeye dayalı bir yöntem kullanılmıştır.
Kur’an-ı Kerim Okuma ve Kıraat Tecvîd Osmanlı’da Mukaddime Şerhleri Cami-i Cedîd İmamı ve Meslekü’l-kurrâ’
The Prophet interpreted the verses verbally and conveyed it to his Companions as he heard it. In the early periods, the issues that came under the scrutiny of the science of tajwīd existed in a compelling way with the Arabic language, tafsīr and the science of the different readings of the Qur’ān studies. We do not have any data on the use of tajwīd rules in poetry or any other literary text among Arabs before the Qur'ān. Pronouncing a text in the middle in Arabic within the framework of some reading rules is a matter that occurred with the revelation of the Qur'ān. With the beginning of the compilation of sciences, the science of tajwīd emerged as a separate science from the fifth century AH, and works on this science began to be copyrighted. In this respect, the ulamā, who produced detached works on the science of tajwīd, emerged in the central cities of Islamic lands, especially in the knowledge of Andalusia. The existence of these works did not cause any weakening in the practice of direct recitation of the Qur'ān from a competent teacher. Although competent works have been written since the early periods, the theorists of the science of tajwīd have always emphasized the importance and necessity of obtaining this knowledge from a knowledgeable teacher in the books they wrote. Ibn al-Jazarī, who collected all the information written before him on the science of Qiraat and tajwīd, and produced works that are easy to follow and apply in the education and training of Qur'ān readings and recitation. He wrote some of them in verse to facilitate memorization. It should be said that there was a great breakthrough in the Islamic world of the Ottoman period, as well as in all other Islamic sciences, by establishing centers in the science of tajwīd and appointing competent teachers from all over the world to head these educational institutions. In this article, the commentary made by a tenth/sixteenth Ottoman scholar who introduced himself as the Imam of the Mosque of Cadīd, to the work of Ibn al-Jazarī called Mukaddima, which was used as a bedside book in the teaching of tajwîd for centuries in the Ottoman period, examined. The aim of the research is to present a serious example that the practice of commentary and annotation, which was established as a method of acquiring and transferring knowledge in the Ottoman Empire, is not just a repetition of old sciences, as it is thought, but also the building blocks of a new revival and even construction process by revealing extensive scientific knowledge. In this way, it has been tried to reveal that the commentary, which is examined by looking at the vast tradition of commentary on the Mukaddima in the Ottoman Empire, is one of the complementary elements of a tradition. It is also aimed to present an important example of the influence of Ibn al-Jazarī's students and the effects of the works he wrote on Ottoman science and especially in the circles of qiraat and tajwīd since the day he was allocated a dār al-kurrā in Bursa. In the research, a method based on going to the source, finding the place of the issue in other sciences mentioned in the main source, and reconsidering and criticizing with new findings when necessary was used.
Tajwīd Commentaries on Mukaddima in the Ottoman Empire Recitation of the Qur Imam of the Mosque of Cadīd and Maslaku’l-Kurrā’
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 28 Haziran 2022 |
Yayımlanma Tarihi | 30 Haziran 2022 |
Gönderilme Tarihi | 25 Nisan 2022 |
Kabul Tarihi | 9 Haziran 2022 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2022 Cilt: 8 Sayı: 1 |