Çevre adaleti, Türkiye’de üzerinde çok az konuşulan konulardan bir tanesini oluşturmaktadır. Doğal kaynakların ve çevre kirliliklerinin bölüşülmesi noktasında herhangi bir gurubun sosyal statü, etnik köken, ideoloji, cinsiyet gibi farklılıklar nedeniyle kamu gücü tarafından ayrımcılığa maruz kalması anlamına gelen çevre adaleti, ülkemizde özellikle doğal kaynaklara erişim noktasında yaygın bir sorun olarak durmasına rağmen akademi dünyasında yeterince tartışılmaktadır. Ülkemizde sıklıkla vuku bulan çevre adaletsizliğinin en yaygın olarak yaşandığı alanların başında ise plaj gibi kıyı şeritlerinin kullanımı gelmektedir. Üç tarafı denizlerle çevrili olan Türkiye, kıyı şeritleri açısından zengin bir ülke konumundadır. Ülke içerisinde yaşayan tüm vatandaşların ortak değeri olan kıyı şeritlerinin herkesin adil ve eşit bir şekilde ulaşabilecek olması, çevre yönetiminde adaletin tesisi için zaruridir. Bunun ana sebebi ise, bu doğal kaynaklar ayrım gözetilmeksizin tüm yurttaşların eşit söz sahibi olduğu ortak kullanım alanlarıdır. Fakat bir takım yasal düzenlemeler ile özellikle ekonomik açıdan dezavantajlı grupların kıyı şeritlerini kullanması zorlaştırılabilmektedir. Bu durum, çevre yönetiminde hakkaniyetsiz yani adaletsiz bir durumun ortaya çıkmasına vesile olmaktadır. Bu makalenin temel gayesi, çevre adaleti üzerine olan teorik kuramları irdelemek ve ülkemizde bulunan plajların bir kısmının ücretli olmasını sorunsalını çevre adaleti kuramı çerçevesinde tartışarak politika önerileri sunmaktır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kentsel Politika |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 28 Aralık 2020 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 |