Mekke ve Mescid-i Haram Müslümanlar için manevi bir değere sahip,
İslam medeniyetinde üç kutsal mekândan birisidir. Bunun nedeni Mekke’nin
İslam inancında en önemli farz ibadetlerden biri hac merkezi olarak manevi ve
uhrevi olarak büyük önem taşımasından kaynaklanmaktadır. Tarihte ziyaret etme
imkânları daha kısıtlı olduğu için Müslümanlardan hacca gitmeyi gerçekleştiremeyenler
açısından bu şehir zaman ve mekânın ötesinde özlem duyulan bir yer
haline gelmiştir. Şehrin önemi Kâbe ve Mescid-i Harama dayanmaktadır. Osmanlı
Devletinin Hicaza hâkim olmasından itibaren mukaddes bir bölge olan Mekke ve
Kâbe’ye verilen değer daha da artmış durumdadır. İslam coğrafyasının en kutsal
yeri kabul edilen Mekke şehrindeki Kâbe’nin resim sanatlarında ve bilhassa çinicilikte
yapılmış olan tasvirleri Osmanlı Dönemi’yle birlikte yaygınlık kazanmıştır.
Kutsal kent tasvirleri, Osmanlı tasvirciliğinin önemli bir yönünü oluşturmaktadır.
Osmanlı tasvirciliğine özgü olan bu tür çalışmalarda özellikle Mescid-i Haram,
Mescid-i Aksa, Mescid-i Nebevi gibi kutsal yerler, insan figürüne yer verilmeden
tasvir edilmektedir. Osmanlı çiniciliğinde kent ve yöre tasvirleri önem kazanmıştır.
Genellikle tasvirlerin çini üzerinde bulunması, kutsal yapılar olan cami ve
mescitlerin içinde dekoratif malzeme olarak kullanılmış olan çininin çok dayanıklı
olmasından ileri gelmektedir. Kâbe tasvirleri daha çok dini mimaride bulunmasına
rağmen sivil mimarinin bir örneği olan İstanbul Topkapı Sarayı’nın Harem dairesindeki üç adet Kâbe tasvirli çini pano ele alınmıştır.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Tam Sayı |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Eylül 2019 |
Gönderilme Tarihi | 8 Ağustos 2019 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2019 Sayı: 45 |
Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY NC) ile lisanslanmıştır.