Abstract
İslam dininin ikinci temel kaynağı olan hadislerin, Hz. Peygamber dönemine yakınlığı bakımından kıymetini ifade eden âlî isnâd çeşidi, hadis ehli için büyük önem arzetmekte¬dir. Bu sebeple eserini âlî isnâdlar ile inşa etmiş olan müelliflerin çalışmalarının hadis ilmin¬deki değeri ayrıdır. Bu meyanda örnek olarak gösterebileceğimiz hicri üçüncü asrın telifleri arasında yer alan ve dönemin çalışmalarına kıyasla âlî isnâdlar ihtiva eden Ebü’l-Cehm el-Bâhîlî (öl. 228/842)’nin Cüz adlı çalışması, kimi âlimler tarafından takdir edilse de döne¬minde ve sonrasında ehl-i hadis nezdinde yeterli ilgiyi görmemiştir. Ebü’l-CehmCüz ese¬rinde ehl-i hadis’in, öğrencilerinin ilmini ve hadislerini ihmal ettiğini iddia ettiği meşhur muhaddis Leys b. Sa‘d (öl. 175/791)’dan dinlediği rivayetlere yer vermektedir. Leys b. Sa‘d, yazılı nüshalardan rivayette bulunmakla da tanınan bir hadisçiydi. Cüz’deki Leys b. Sa‘d rivayetlerinin, diğer kaynaklarda da yer alan Leys rivayetleriyle benzerliği, ilk dönemlerde yazılı metinlere istinaden gerçekleştirilmiş rivayet usulünün varlığı iddialarını güçlendir¬mektedir. Bu çalışmada Ebü’l-Cehm’in diğer eserlere yansıyan bu nakilleri incelenecek; ayrıca hocası Leys b. Sa‘d’ın rivayetleri inşa edilmeye çalışılacaktır.
Özet: Hicri üçüncü asırda kaleme alınan hadis eserleri, en seçkin kaynaklardır. Hadis alanına münhasır en temel eserler bu dönemde yazılmış, ilerleyen süreçte kıymetlerine binaen üzerlerine sayısız çalışmalar yapılmıştır. Hicri üçüncü asır içerisinde yazılan eserlerden birisi, bu makalenin konusu olan Ebü’l-Cehm el-Bâhilî (öl. 228/842)’ye ait olan Cüz adlı eseridir. Müellif, döneminde pek dikkate alınan bir isim olmamıştır. Bunu, hakkında serd edilen cerh lafızlarına bağlamak mümkündür. Bununla birlikte Cüz eseri, âlî isnadlar ihtiva etmesi hasebiyle dikkat çekmektedir. Müelliften Peygambere en az ravi sayısı ile erişim anlamına gelen âlî isnadlar, hadislerin sıhhatini ve sübutunu belirlemede öncelikli ve seçkin bir yere sahiptirler. Ebü’l-Cehm el-Bâhilî’nin âlî isnadlar barındıran Cüz eserinin ise döne¬minde yeterince ilgi çekmediği görülmektedir. Bununla birlikte eserin bir diğer kıymeti meşhur muhaddis el-Leys b. Sa‘d (öl. 175/791)’ın rivayetlerine yer veriyor olmasıdır. El-Leys b. Sa‘d, hicri ikinci asrın müçtehid imamlarından birisidir. Döneminde etkin ve önemli bir rol oynamış olan Leys’in rivayetlerinden günümüze ulaşanlar oldukça azdır. Bu sebeple Ebü’l-Cehm’nin Cüz’ü, hocası el-Leys b. Sa‘d’ın birçok rivayetine yer veriyor olması hase¬biyle bir başka kıymete daha erişmektedir.
Döneminde pek ilgi görmeyen Cüz eseri, ilerleyen süreçte hadisçilerin dikkatini çekmiş olmalıdır ki birçok müellifin, Cüz’ün rivayet hakkını elde ettiği görülmektedir. Aslında dö¬nemi içerisinde bazı isimlerin onun rivayetlerini kullandığı da bilinmektedir. Örneğin Buhârî’nin muallak bir isnad ile Ebü’l-Cehm’e ait olan bir rivayete Sahih eserinde yer verdiği İbn Hacer tarafından beyan edilmiştir. Sonraki dönemlerde Cüz’ün rivayet hakkını alan isimler arasında Ahmed b. Hanbel (öl. 241/855), Taberânî (öl. 360/971), Ebû Bekir el-Mer¬vezî (öl. 292/905), Dârekutnî (öl. 385/995), Beyhakî (öl. 458/1066) gibi meşhur muhaddis¬lere rastlamaktayız. Her ne kadar Ebü’l-Cehm’in rivayetleri, döneminin kayda değer çalış¬malarında yer alsa da, muhaddisler muteber tahammül metodlarıyla Cüz eserinin rivayet hakkına sahip olsalar da, eserin yazılı bir metin halinde mâlik olunmasının ötesinde bir kıymete haiz görülmediği anlaşılmaktadır.
Mecrûh bir kimse olan, bu sebeple kimi muhaddislerin itibar etmek istemediği anlaşılan Ebü’l-Cehm’in, tespit edebildiğimiz kadarıyla, temel hadis kaynaklarında 11 hadisi yer al¬maktadır. Bununla birlikte bazı eserlerde Cüz’de yer alan rivayetlerin bir kısmının, aynı sıra ve düzen ile yer alıyor olması, Cüz’ün bu kişiler tarafından nüsha halinde malik olunduğunu göstermektedir. Bu durum Muasır araştırmacı Fuad Sezgin (öl. 1924/2018)’in ortaya koyduğu ilk dönem eserleşmelerinin yalnızca şifahi aktarımla değil, yazılı nüshalar üzerinden de gerçekleştirildiği teorisini güçlendirmektedir.
Ebü’l-Cehm, şifahi rivayet dönemi, rıhleler ve hadislerin eserleşmesi hususunda oldukça hareketli bir süreçte yaşamış olmasına rağmen, eserini yalnızca altı hocadan semâ ettiği hadislerden oluşturduğu görülmektedir. Döneminin usulüne uygun olarak ale’r-rical bir tasnife sahip olan eser mu‘cem özelliği göstermektedir. Müellif esere el-Leys b. Sa‘d rivayet¬leri ile başlamış; Süfyân b. Uyeyne rivayetiyle neticelendirmiştir. Eserde 112 rivayet bulun¬maktadır. Muttasıl isnâdların hâkim olduğu eserde iki isnâdın muallak olduğu görülmekte¬dir. Eserin büyük bir çoğunlukta merfû‘ rivayet ve bu sayıya yakın ölçüde de mevkûf rivayet barındırdığı görülmektedir. Eser günümüzde matbu halde bulunmaktadır.
Eser birkaç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm başlıksız olup Ebü’l-Cehm’in, hocası el-Leys b. Sa‘d’dan aldığı rivayetleri ihtiva etmektedir. Bu rivayetler Leys > Ebu’z-Zübeyr > Câbir b. Abdullah ve Leys > Ebu’z-Zübeyr > Yahyâ b. Ca‘de > Ebû Hüreyre tarikleriyle gel¬mektedir. İkinci bölüm “Nâfi‘nin Abdullah b. Ömer’den rivayetleri” başlığını taşımaktadır. Merfû’, mevkûf ve maktû’ rivayetlerden biri muallaktır ve mübhem bir ravi ihtiva etmekte olup eserdeki diğer isnâdlara göre nâzil bir isnâda sahiptir. Üçüncü bölüm “Sevvâr b. Mus‘ab > Ebû Abdullah el-Hemedânî rivayetleri” başlığını taşımaktadır. Merfû’, mevkûf ve maktû’ rivayetlerden oluşan bölümün tamamı Sevvâr b. Mus‘ab’ın rivayetleri değildir. Kitabın ilk bölümlerinde görülen rivayetlerin intizamî sıralanması bu kısımlarda oldukça sekteye uğ¬ramış gibidir. Nitekim daha ikinci isnâdda Sevvâr’ın bulunmadığı bir rivayet yer almaktadır. Cüz, müellifin Heysem b. Adî, Abdülkuddûs, Abdülazîz el-Mâcişûn ve Süfyân b. Uyeyne riva¬yetleri ile son bulmaktadır.
Ebü’l-Cehm’in Cüz eserinde yer alan rivayetlerin bazılarının temel fıkhi hükümlere muarız rivayetler oldukları görülmektedir. Örneğin Allah Resulü’nün ‘Bir ya da iki yudumluk emme haram kılmaz’ sözü, Sübey’a el-Eslemiyye doğum yapınca iddet beklemeden evlenmesine izin vermesi, Osman b. Affân’ın Rubeyyi bint. Muavviz’in boşanmasının ardından iddet bek-lememesine hükmetmesi, İbn Ömer’in burnu kanadığında namazdan ayrılıp yıkayarak geri dönüp kaldığı yerden devam etmesi ve “kimse kimsenin yerine oruç tutamaz, hac edemez” sözü, müşrik kadınlarla evliliği haram olarak nitelendirmesi bunlara örnek verilebilir. Bu rivayetler elbette fıkıh çerçevesinde tetkik edilmelidir fakat Ebü’l-Cehm’in kimi rivayetlerde teferrüd ettiği yönündeki ifadeler de düşünüldüğünde, tüm bunların onun ehl-i hadis nez¬dinde mecruh bir kimse olarak tanınmasının sebepleri olarak görülebilir.
Ebü’l-Cehm’in Cüz’ünün el-Leys b. Sa‘d’ın 66 rivayetine yer vermesi hasebiyle, İbn Sa‘d rivayetlerini derlemek için inşa edilmiş eserlerin tamamını geride bıraktığı görülmektedir. Bu sebeple Leys’in Cüz’ünün günümüze ulaşmış bir şekli olduğu yönünde bizde bir kanaat hâsıl olmaktadır. Nitekim İbn Kutluboğa dâhil Leys’in rivayetlerine yer veren hadisçiler, Ebü’l-Cehm’in Cüz’ünü görmezden gelememiş; bilakis onu referans almışlardır. Bu durumda İmam Şâfiî’ye atfedilen ve Leys’in öğrencilerini vefasızlık ile niteleyen söz düşünüldüğünde, Ebü’l-Cehm’in onun vefalı bir öğrencisi olduğunu söylemek mümkündür.