Bu çalışmada Osmanlı tefsir ulemâsından Molla Gürânî’nin (ö. 813/1488), Kādî (ö. 685/1286) ve Zemahşerî’ye (ö. 538/1144) yaptığı eleştiriler konu edinildi. Onun bu eleştirilerinde, yazdığı “Ġāyetü’l-emânî” adlı elyazması tefsirindeki Fâtiha ve Bakara sûreleri örnek olarak seçildi. Gürânî’nin bu iki müfessire eleştirileri çoğunlukla dil, kıraat, kavramsal anlamlar konularında ve âyet te’villerinde katılmadığı görüşlerde yoğunlaşır. Gürânî’nin bu iki müfessire yönelttiği eleştirilerin çoğu Kādî’ye yöneliktir. Çünkü Kādî’nin tefsiri Osmanlı medreselerinde okutulan en gözde tefsirlerindendi. Gürânî, yazdığı tefsirde hem Kādî’nin tefsirini kendisine örnek almış hem de eleştirmiş görünmektedir. Çünkü onun bu tefsirinin Kādî’nin yazdığı tefsirin bir özeti olduğu söylenebilir. Gürânî’nin bu iki müfessirin yanında Teftâzânî ve Kevâşî’yi de eleştirmesi onu araştırmacı ve karşılaştırmacı kişiliğini ortaya koymaktadır. Eleştirilerinde Ehl-i sünnet’e bağlı olduğu, âyetlerin yorumunda hadisleri önemsediği ve âlimlerin ittifak ettiği konuların dışına çıkmamaya özen gösterdiği göze çarpmaktadır.
Özet: Bu çalışmada Osmanlı tefsir ulemasından Molla Gürânî’nin (ö. 813/1488), Kādî (ö. 685/1286) ve Zemahşerî’ye (ö. 538/1144) yaptığı eleştiriler ele alındı. Onun bu eleştirilerinde, yazdığı Gāyatü’l-emânî adlı elyazması tefsirindeki Fâtiha ve Bakara sûreleri örnek olarak seçildi. Gürânî’nin el yazması eseri Ġāyetü’l-emânî, Süleymaniye Kütüphanesi Damat İbrahim Paşa koleksiyonu 146 numarada kayıtlıdır ve toplam 352 varaktır. Başka nüshaları da bulunan bu tefsirin elimizdeki nüshası en eski nüshalardandır. Hem okunaklı olması hem de kitabın sonunda ferağ kısmında bizzat müellifi tarafından tashih edildiğinin yazılı olması ve kitabın varaklarının kenarlarına düşülen haşiyelerin müellifin el yazısı olduğunun belirtilmesi, bu nüshayı tercih etmemizde önemli sebeplerden olmuştur. Bu nüshayla birlikte onun Süleymaniye Kütüphanesi Hacı Mahmut Efendi kısmında 162 numarada kayıtlı ve toplam 484 varak olan diğer bir nüsha da dikkate alındı.
Gürânî, Zemahşerî ve Kādî’ye yaptığı tenkitler, ilgili âyetin tefsirini yaparken sunmaktadır. Onu bu iki müfessire olan eleştirileri bir makale hacmine sığmayacak kadar uzundur. Bu nedenle kimin haklı olduğuna dair bir değerlendirmede bulunmadan tenkitleri olduğu gibi sunmaya çalıştık. Müfessirlerin görüşlerini sunarken ihtiyaç duyulan yerlerde başka kaynaklardan yararlanarak metindeki kapalı ifadeleri açmaya ve müfessirlerin maksatlarını ayrıca belirlemeye gayret ettik. Müfessirlerin görüşlerini aktarırken parantez içi açıklayıcı ifadeleri kullandığımızı da belirtmemiz gerekir.
Gürânî’nin eleştirilerinin çoğu Kādî’ye yöneliktir. Çünkü Kādî’nin tefsiri, Osmanlı medreselerinde okutulan en gözde tefsirlerindendi. O yüzden Gürânî yazdığı tefsirde hem Kādî’nin tefsirini kendisine örnek almış hem de eleştiriler yöneltmiştir. İncelediğimiz Fâtiha ve Bakara sûreleri baz alındığında Gürânî’nin “Gāyetu’l-emânî” adlı tefsirinin tefsir metodu olarak Zemahşerî-Kādî çizgisinde bir dirâyet tefsiri olduğu söylenebilir. Gürânî, bu tefsirinde Kādî’yi esas almıştır. Öyle ki, neredeyse Kādî’nin bir muhtasarı gibidir. “Gāyetu’l-emânî” Osmanlı dönemi tefsirinin bir örneği olarak gösteriyor ki, Zemahşerî’den yaklaşık dört asır sonra bile dönemin tefsir metodunda bir değişiklik olmamıştır.
Bu tefsirinde Gürânî’nin ince eleyip sık dokuyan bir yaklaşımla Zemahşerî ve Kādî’yi tenkit ettiği belirtilmelidir. Yönelttiği birçok tenkidi tartışılabilir olmasına rağmen onun ibarelere dakik yaklaşımı ve dönemin medreselerinde el üstünde tutulan Kādî’nin tefsirine ve Arap dilinde otoriter olan Zemahşerî’nin tefsirine karşı taklitçi tavır yerine, tenkit cesaretini göstermesi önemlidir. Bu açıdan Gürânî’nin karşılaştırmalı ilmî yöntemi kullandığını ve araştırmacı bir ilmî kişiliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz. Onun tefsiri incelendiğinde, Gürânî’nin tenkitçi yönünden Zemahşerî ve Kādî’nin yanı sıra Teftâzânî (ö. 792/1390) ve Kevâşî’nin (ö. 680/1281) de paylarını aldıkları görülecektir. Gürânî’nin tenkitlerinin çoğu Arap dilinin incelikleri konusundadır. Bazen Arap gramerinin kurallarına dayanarak bazen de belâgat ilminin gereklerine göre eleştirilerini yöneltmektedir. Diğer tenkitleri kavramsal anlam, âyetlerin bütünlüğü, kıraat gibi çeşitli konularla beraber âyet te’villerinde katılmadığı bazı görüşlerle ilgilidir. Bu eleştirilerde Gürânî’nin dayandığı yöntem, Kur’ân’ın bütünlüğü, rivâyetler, selefin görüşü ve aklî yönden çelişki bulunup bumaktadır. Gürani’nin kendinden önceki âlimlerin ittifak ettiği konularda ulemâya ve selefe sağlam bir şekilde bağlılığını gösterdiğini belirtmeliyiz. Bu bağlılığı seleften gelen bir kıraatın Arap dili gramerine aykırı olduğu iddiası karşısında tercihini selefin kurrâsından yana koymasından anlıyoruz.
Osmanlı dönemi müfessirlerinin tefsir anlayış ve metodları hakkında bir fikir vermek ve kendi alanlarında otoriter olan Zemahşerî ve Kādî gibi iki şöhretli müfessire tenkitler yönelten Gürânî’nin münekkid yönünü araştırmacılara tanıtmaya katkı sunmak bu çalışmanın amaçlarındandır. Daha önce Gürânî’in bu tefsirindeki eleştirileri üzerinde yapılan bir çalışma, Fatiha ve Bakara sûrelerinde sadece Kādî’ye yapılan eleştirilerin bir kısmını kapsamıştır. O nedenle bu çalışmayı yapmaya iten diğer önemli sebep de hem Zemaḫşirî’ye hem de Zemahşerî ve Kādî’nin paylaştığı ortak görüşlere yapılan tenkitlerin tamamını ele almaktır. Böylece bu çalışmamızın, araştırmacılarca yapılacak bir tahkik çalışmasına veya bir tercüme faaliyetine katkı sunacağını umuyoruz.
Gürânî’nin eleştirilerinde belirgin bazı özellikler göze çarpmaktadır. Gürânî, eleştirilerinin de işaret ettiği gibi rivâyetin mevcut olduğu konularda ve âyetin zahiri manasının uygun olduğu yerlerde te’vil yolunu tercih etmemektedir. Tenkitlerinde Ehl-i Sünnet anlayışını baz aldığı ve özellikle Eşaʿrîlik’ten ayrılmamaya özen gösterdiği izlenimi edinilmektedir. Gürânî, Arap dili konusunda Kādî’ye karşı Zemahşerî’yle aynı şeyleri paylaşmakta bir sakınca görmemişse de mezhebî görüş ve hadise bağlılık konusunda Zemahşerî’ye daima muhalif olmuştur. Gürânî’nin bâtınî-işarî tefsire de pek sıcak bakmadığını söyleyebiliriz.
Gürânî’nin kelâm ilminde de sağlam ve derin malumata sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bunu Kādî’nin Muʿtezile’yi eleştirmek için getirdiği argümanları zayıf görmesi ve bazen de Kādî’nin kelamî konularda kullandığı ifadeleri özenle seçmemesini eleştirmesinden anlamak mümkündür. Bu arada bazı konularda Gürânî, Kādî’ye ait olmayan görüşleri de eleştirilerinin hedefi kılmıştır. Mesela zaman zaman Kādî’nin “denildi ki” lafzı ile naklettiği bir görüşü sanki Kādî’ye aitmiş gibi Gürânî’nin eleştirdiğini ve kenarda “Bunu söyleyen Kādî’dir” şeklinde şerh düştüğünü görmekteyiz. Bizce bu tenkitlerin gösterdiği en önemli husus, Gürânî’nin ilmî kişiliğidir ve onun inandığını hiç çekinmeden bir âlime yakışır şekilde, insaf çerçevesinde sunmasıdır. Bu da bize Osmanlı ilim geleneğinde tenkitçi tavırların varlığını devam ettirmiş olduğunu göstermektedir.
This work deals with Mollā Gūrānı̄’s critique (d. 813/1488) of Qāḍı̄ al-Bayḍawı̄ (d. 596/1200) and Zamakhsharı̄ (d. 538/1144). The Fātiḥ̣a and Baqara sūras in his manuscript tafsı̄r “Ghāyat al-Amānı̄” are chosen as the texts to examplify Mollā Gūrānı̄’s critique. His criticism is mostly related to language, qirāʾa (recitation and vocalization of Qur’ānic text), conceptual meaning and disagreement in interpretations of the Qur’ānic verses in question. Gūrānı̄ primarly criticisez Qāḍı̄ due to his reputation among Ottoman scholars. Guranı̄ has not only criticized Kādı̄ and Zamahsharı̄ in the commentary of the surahs Fātiḥ̣a and Baqara but also Taftāzānı̄ and Kavāshı̄. This clearly shows thah he is a well-versed scholar in researching especially in comperative analysis. In this study, our investigation is limited to, however, Zemakhsharı̄ and Qāḍı̄. This stuyd shows that Zemakhsharı̄ is strictly bound to Ahl al-Sunnah. Moreover, the hadith reports are considerably important for him in understanding and interpreting the Qur’ānic verses. He closely follows the interpretive traditions of early Muslim scholars, especially on the matters that Muslim scholars had an argeemnet.
Summary: This study discusses the criticism of Mollā Gūrānı̄ (d. 813/1488), one of the Ottoman commentary scholars, against Qāḍı̄ al-Bayḍāwı̄ (d. 685/1286) and Zamakhsharı̄ (d. 538/1144). The two Qur’ānic Surahs Fātiḥ̣a and Baqara are chosen from his critiques in a manuscript of his commentary called Ghāyat al-Amānı̄. Mollā Gūrānı̄’s manuscript is registered in Sulaymāniye Library, Dāmād Ibrāhı̄m Pasha Section at number 146 and consists of 352 pages in total. This copy is one of the oldest among other its existent copies. The main reason of our preference of this copy is that it is both legible and at the end of the book (the farāgh part), it writes that it was proofread by his author himself and that handwriting notes at the margins of the pages belonged to the author. We have examined this copy by comparing another copy which is again in the Sulaymāniye Library, Haji Maḥmūd Efendı̄ section at number 162, consisting of 484 pages in total, comparatively. We have examined critiques of 41 verses in total from Fātiḥ̣a and Baqara surahs.
Gūrānī’s critiques of Zamakhsharı̄ and Qāḍı̄ are too wide to be discussed within the limits of an article. Therefore, we have tried to briefly introduce these critiques. While presenting the commentators views, we tried to make their inexplicit expressions clear and furthermore elaborate their purposes by making use of some other resources. We have to say that we also used bracketed explanatory statements while giving commentators opinions.
Most of the critiques of Gūrānı̄ are aimed at Qāḍı̄ since the latter’s commentary was one of the favourite ones among Ottoman intellectual circles. Therefore, in writing his commentary manuscript, Gūrānı̄ ambivalently both followed and criticized Qāḍı̄’s commentary. When Fātiḥ̣a and Baqara surahs are used as a base, it is evident that Gūrānı̄’s commentary Ghāyat al-Amānı̄ is a reason-based (dirāyah) in line with those of Zamakhsharı̄ and Qāḍı̄ as commentary methodology. Gūrānı̄ modelled himself so much on Qāḍı̄ in this commentary of his that it seems as an abridged copy of Qāḍı̄’s. Ghāyat al-Amānı̄ as a commentary example of Ottoman era shows that the commentary methodology of the time did not change even four hundred years after Zamakhsharı̄.
It is possible to say that Gūrānı̄ criticized Zamakhsharı̄ and Qāḍı̄ in this commentary in a meticulous manner. Although many of his critiques are disputable, his rigorous approach to texts and his courage of critique, instead of imitative attitude, of Qāḍı̄’s commentary, which was held in high esteem in madrasahs of the time, and of commentary of Zamakhsharı̄, who was competent in Arabic language, is of great significance. Gūrānı̄ used a comparative scientific methodology and was a prominent. When his commentary manuscript examined it can be seen that it was not only Zamakhsharı̄ and Qāḍı̄ but also Taftāzānı̄ (d. 792/1390) and Kavāshı̄ (d. 680/1281) who got their shares from his critiques. Most of Gūrānı̄’s critiques were on the subtleties of Arabic language. He sometimes expressed his criticism using Arabic grammar rules and sometimes rhetoric requirements. His other critiques involved topics such as, conceptual meaning, verses integrity, recitation and some interpretations of verses that he disagreed with. His critical method was based on the integrity of the Qurʾān, interpretive traditions, Salaf’s views and logical contradictions. We ought to mention that Gūrānı̄ showed his strong commitment to his predecessors and scholars for matters on which they had consensus. We comprehend this commitment on occasions when he rejected the claim that, for instance, a given form of qirā’a from Salaf was wrong according to Arabic grammar in favour of Salafı̄ reciter.
The aim of this study is to give an idea about commentary understandings and methods of commentators in Ottoman era and to make contribution to introducing Gūrānı̄, who criticized Zamakhsharı̄ and Qāḍı̄, two prominent commentators competent in their field, to researchers in terms of his attribute as a critic. An earlier study on his critiques made in this commentary of Gūrānı̄ only covered his critiques of Qāḍı̄ for some of his interpretations in Fātiḥ̣a and Baqara surahs. Therefore, another important factor leading to this study was to cover all critiques he made against the views and comments of both Zamakhsharı̄ and those shared by Zamakhsharı̄ and Qāḍı̄. Hence, this study aims to contribute to the fiedl as an analytical study or a translation made by researchers on this concise and handwritten manuscript.
Some conspicuous features are seen in Gūrānı̄’s critiques. As he pointed out in his reviews, in case of subjects with availability of narratives (rivāyah) and of suitability of the literal meaning of verses, he did not prefer allegorical interpretation. He gives the impression that he based his reviews on Ahl al-Sunnah, and he took pains to follow Ashaʿrı̄te school of thought. Although Gūrānı̄, did not see harm in sharing the same things with Zamakhsharı̄, opposing Qāḍı̄ as regards Arabic language, he was always in opposition with Zamakhsharı̄ in relation to commitment to sectarian view and Ḥadı̄ths. It can also be said that Gūrānı̄ did not favour esoteric-allusive commentary style.
It can also be said that Gūrānı̄ had sound and deep knowledge in the field of Kalām. This can be deduced from his considering Qāḍı̄’s arguments to criticize Muʿtazila as insubstantial and sometimes from his criticism of Qāḍı̄ for his careless selection of phrases he used in theological issues. Meanwhile, Gūrānı̄ criticized some views which did not belong to Qāḍı̄. For example, it is seen that he criticized Qāḍı̄ for his citation of an opinion through the phrase “it is said that” as if it was his own view by writing an annotation on the margin that it was Qāḍı̄ who said it. In our opinion, the most important thing that the critique of Gūrānı̄ shows is his scholarly identity and his outspoken character of enunciating of what he believed scholarly and conscientiously. This, also, shows the existence of critical thinking in Ottoman scholarship tradition.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | June 15, 2018 |
Submission Date | January 30, 2018 |
Published in Issue | Year 2018 Volume: 22 Issue: 1 |
Cumhuriyet Theology Journal is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).