Ḥājj, the ancient religious symbol in the Sami’s, is not only a religious duty for the Muslim individual, but also an important worship that creates a social awareness of the ummah and at the same time creates a serious population mobility in the Islamic geography. With the message of the Prophet, the pilgrimage was restored to its original form, and in the next process, those who were in charge of this region made an effort to enable all Muslims of the world to carry out their duties comfortably and to carry their religious, scientific and social experiences to their own regions. The Maghreb (today’s Morocco) and Andalusia bonded and strengthened with the eastern Islamic world through pilgrimage, science and trade journeys. The Marīnid State started the pilgrimage journeys again with official convoys, which were partially interrupted due to the conquest of Andalusia. They gave great importance to these journeys in order to express their longing for the Prophet and to show their political and social power. In this study, the arduous pilgrimages Marīnid Sultan Abū’l-Ḥasan’s (d. 752/1351) mother Maryam and his sister Maryam bint Saʿīd- lasting at least one year in the 14th century are discussed in the context of diplomatic, social and cultural dimensions the pilgrimage. As a matter of fact, Muslims living in the distant lands of Morocco and Andalusia, where Islam was lived, made their material and spiritual ties with the lands where Islam was born and developed by means of pilgrimage, knowledge and trade. The pilgrimages of these two Maghribi noble women, who succeeded in the Maghrib-Hijaz pilgrimage, have become epic as even the noble men of the Maghrib and Mashriqi noble women rarely dare it. These pilgrimages, which took place during the reign of sultan of Abū l-Ḥasan should be evaluated in terms of the political developments and socio-cultural characteristics of the period. The Sultan has progressed considerably in his aim of becoming the sultan of the western Islamic world with the conquest of the places outside the Maghrib Aqṣā and the jihad he participated in Andalusia. It was during this period that he established multifaceted relations with the holy lands and their sultans. In these relations, the women of the Marīnid sultans, the pilgrimages made almost competing with the lady sultans of the Mamlūks, diplomatic correspondence and Exchange of gifts between the sultans, gifts and al-Masjid an-Nabawi letter expressing longing of those who could not go on the pilgrimage are included. With this subject, the effect of the fact that the pilgrimage is an exciting journey even in the most distant lands, the sultans of the period supported these journeys, as well as the help of the Ṣūfī connoisseurs to the state with their ribāṭ (hospice) for road safety. In the study, first of all, the women's pilgrimage stories were given, and then the pilgrimages of the dynastic women of the Marīnid period were discussed. The gifts sent to the Mamlūk sultans, who were the sultans of the holy lands, and the Qurʾān sent to Mecca, Medina and Jerusalem, which are considered sacred by Muslims, have become important symbols of these pilgrimage journeys. It is remarkable how pilgrimage journeys united all Muslims materially and spiritually during the periods when Muslim state administrators were powerful. Especially the fact that these two Maghribi ladies were carried out easily should be expressed as another important aspect of the issue.
Samîlerde kadîm dinî sembollerden olan hac, Müslüman fert için dinî bir görev olmasının yanı sıra içtimaî olarak bir ümmet bilinci oluşturan, aynı zamanda İslâm coğrafyasında ciddi nüfus hareketliliği meydana getiren önemli bir ibadettir. Hz. Peygamber’in tebliği ile birlikte hac, aslına döndürülmüş olup bundan sonraki süreçte yönetimi elinde bulunduranlar bu bölgeyi tüm dünya Müslümanlarının bu görevlerini rahat bir şekilde icra etmeleri ve kazandıkları dinî, ilmî ve içtimaî tecrübeleri kendi bölgelerine taşıyabilmeleri için gayret sarf etmişlerdir. Nitekim İslâm topraklarının batı ucunda yer alan Mağrib ve Endülüs, burada kurulan devletlerin doğu İslâm dünyası ile hac, ilim ve ticaret yolculuklarıyla kurdukları ilişkilerle maddî-mânevî güç kazanmışlardır. Endülüs cihadı dolayısıyla kısmen ara verilen hac yolculuklarını resmî kafilelerle tekrar başlatan Merînî Devleti hem Hz. Peygamber’e olan özlem ve hasretlerini ifade etmek ve hem de siyasî, içtimaî güçlerini gösterebilmek için bu yolculuklara oldukça önem vermişlerdir. Bu çalışmada haccın diplomatik, içtimaî ve kültürel boyutları içerisinde Merini sultanı Ebü’l-Hasan’ın (öl. 752/1351) annesi ve kızkardeşi iki emîrenin- Vâlide Meryem ve Kız kardeş Meryem bint Saîd- 14. asırda gerçekleşen ve en az bir yıl süren meşakkatli hac yolculukları konu edilmiştir. Haccın kadın yolcuları arasında yer alan ve Hârûnürreşîd’in eşi olan Zübeyde bint Ca’fer, diğer İslâm devletlerinin hükümdar eş ve kızları için özel bir örnek teşkil etmektedir. O’nun ihtişamlı yolculuğu yanı sıra hacıların bu yolculuğu rahat yapabilmeleri için yol boyunca yaptırdığı mekânlar ve kutsal topraklarda yaptırdığı su yolları oldukça dikkat çekicidir. Memlük hatunlarının hac yolculukları da hemen hemen aynı özelliklere sahip idi. Meşrık soylu kadınlarıyla, çalışmanın konusu olan ve Mağrib havâs tabakası erkeklerinin bile ender göze alabildiği Mağrib-Hicaz hac seferini, her zorluğu göze alarak başaran bu iki Mağrib soylu kadınının hacları da destanlaşmıştır. Makalede adı geçen kadın hacılar daha ziyade hükümdar ailesine mensup hanımlardır. Hac seyahatleri bizzat bu hanımlar tarafından yazılmadığı için dönemin Mağrib ve Endülüs tarihçileri ile seyyahlarının hac seyahatnameleri bizim için önemli kaynaklar olmuştur. Emirelerin hac yolculuğuna çıkışları, yolculukları, kutsal topraklara varışları ve Harameyn’in yöneticilerine götürdükleri hediye ve mektuplar üzerinde durulmuş, Hac vazifelerini ifa ettikten sonra dönüş yolunda kendileri adına saray erkânı tarafından düzenlenen kutlamalar anlatılmıştır. Mağrib’de hüküm süren Merînî sultanlarından Ebü’l-Hasan döneminde gerçekleşen bu hac yolculuklarını dönemin siyasî gelişmeleri, sosyo-kültürel özellikleri açısından değerlendirmek gerekir. Mağrib Sultanı, Mağrib-i Aksâ dışında kalan yerlerin fethi ve Endülüs’te katıldığı cihad faaliyetleri ile adeta batı İslâm dünyasının sultanı olma hedeflerinde oldukça ilerlemiştir. İşte bu dönemde kutsal topraklarla ve onların yöneticisi durumunda olanlarla da çok yönlü ilişkiler kurmuştur. Bu ilişkiler içerisinde Merini sultanlarının kadınları, kutsal topraklarda hüküm süren Memlüklerin hanım sultanları ile adeta yarışırcasına yapılan hac yolculukları, sultanlar arası diplomatik yazışmalar, hediyeleşmeler ve hacca gidemeyenlerin özlemlerini ifade eden Mescid-i Nebevî mektupları yer almaktadır. Bu konu ile haccın en uzak topraklarda bile canlı bir şekilde heyecanla çıkılan bir yolculuk olmasında dönemin sultanlarının bu yolculukları maddî-mânevî desteklemeleri, tasavvuf erbabının yol emniyeti için yaptıkları ribatlarla devlete yardımcı olmalarının, Memlükler’in hac yolculuklarının inşâ ve ihyası için çabalarının etkili olduğu vurgulanmaktadır. Çalışmada öncelikle kadınların hac hikâyeleri verilmiş daha sonra özel olarak Merinî dönemi hanedan kadınlarının hacları ele alınmış, bu hac yolculuklarının diplomatik, kültürel içerikleri incelenmiştir. Kutsal toprakların yöneticisi durumunda olan Memlük sultanlarına gönderilen hediyeler ve Müslümanlar açısından kutsal sayılan Mekke, Medine ve Kudüs’e gönderilen mushaf-ı şerifler bu hac yolculuklarının önemli simgeleri halini almıştır. Hediyelerin seçilmesi, takdim edilmesi, kabulü ve hediyelere karşılık verilmesi de hem diplomatik ilişkileri hem de diplomatik kültürü göstermektedir. Müslüman devlet yöneticilerinin güçlü olduğu dönemlerde hac yolculuklarının maddî-mânevî açıdan bütün Müslümanları nasıl birleştirdiği dikkat çekmektedir. Özellikle bu iki emirenin uzun yolculuğunun rahat gerçekleştirilmiş olması da konunun bir diğer önemli boyutu olarak ifade edilmelidir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | June 15, 2021 |
Submission Date | February 24, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 Volume: 25 Issue: 1 |
Cumhuriyet Theology Journal is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial 4.0 International License (CC BY NC).