Tanrı’ya isnad edilen yaratma fiilinin mahiyetiyle ilgili tartışmaları Antikçağ Yunan Felsefesi’ne kadar götürmek mümkündür. Yunan düşüncesinde yoktan yaratmanın (lâ min şey) o dönemlerde kabul edilmediği bilinmektedir. Felsefî sistemde kabul edilen “hiçten hiç çıkar” ilkesine göre bir şey ona maddelik oluşturacak olan başka bir şeyden meydana gelmektedir. Ancak Hıristiyanlığın da etkisiyle, yaratma ile zorunluluk ilkesi arasındaki ilişki izah edilmiş, bazı düşünce sistemleri zorunluluğu reddederken bazıları ikisini uzlaştırmaya çalışmıştır. Zira zâtî bir Tanrı tasavvuru içeren Hıristiyanlık ve İslâm gibi dinlerde zatı ve sıfatları olan, irade gibi sıfatlara sahip Tanrı inancı bulunmaktadır. Diğer taraftan bu tartışmalar içerisinde yokluk kavramı yeni anlamlar kazanmıştır. İslâmî çevrede yaratma ve yokluk konusunu ilk defa tartışmaya açanlar Mu‘tezilîler olmuştur. Yaratmanın yoktan (ma‘dûm) olduğunu kabul etmekle birlikte, ma‘dûma ezeliyet atfeden Mu‘tezile kelamcıları, ma‘dûmun “şey” olduğunu ve zât-mahiyet sahibi olduğunu ileri sürmüştür. Ma‘dûma ezellik atfedilmesi Ehl-i Sünnet bilginleri tarafından eleştirilmiştir. Söz konusu eleştiri yapan kelamcılardan biri İmâm Mâtürîdî’dir. Ona göre ma‘dûma ezeliyet atfedilmesi, doğrudan Allah’ın ilim, irade ve kudret sıfatlarına halel getirmektedir. Allah’tan başka hiçbir ezelî varlığı kabul etmeyen Mâtürîdî, Mu‘tezile’nin söz konusu fikirleriyle, Zenâdıka, Dehriyye ve Seneviyye’ye benzediğini belirtmiştir. Bu düşüncesini desteklemek için Mu‘tezile’nin diğer konulardaki görüşlerini de gündeme getiren Mâtürîdî, Mu‘tezile’nin, bahsi geçen inkârcı akımlara benzediğini, hatta bazı konularda diğer akımların kendi içinde daha destekli tutumlar sergilediğini ifade etmiştir. Bu çalışmada amaç, Mâtürîdî’nin ma‘dûm teorisini eleştirdiği noktaları ortaya koymaktır. Zira akıl-nakil dengesi konusunda, akla gereken önemi veren ve tartışmaları bu minvalde ilerleten Mâtürîdî’nin, aklı naklin üstünde gören Mu‘tezile’yle yürüttüğü ma‘dûm polemiği son derece kıymetlidir. Mâtürîdî, Mu‘tezile’nin iddialarının yanlışlığını ortaya koyarken, diyelaktik bir yöntem kullanmaktan ziyade, söz konusu görüşleri inkârcı akımların fikirlerine benzetmiştir. Mu‘tezile’nin bakış açısının kadim olanlarda çoğalmayla sonuçlanacağını ileri süren Mâtürîdî, onları âlemin ezeliyetini benimsemekle suçlamıştır.
The debates about the nature of the act of creation attributed to God can be traced back to ancient Greek philosophy. It is known that creation out of nothing (la min shay) was not accepted in Greek thought at that time. According to the principle of "out of nothing comes nothing" accepted in the philosophical system, something comes into being from something else that will constitute its substance. However, under the influence of Christianity, the relationship between creation and the principle of necessity was explained, and while some thought systems rejected necessity, others tried to reconcile the two. This is because religions such as Christianity and Islam, which have a personal conception of God, have the belief in a God who has essence and attributes, such as the one who wills. On the other hand, the concept of non-existence has gained new meanings in these debates. The Mu‘tazilites were the first to discuss the issue of creation and non-existence in Islamic circles. The Mu‘tazilite theologians, who accepted creation from nothing (ma‘dūm) but attributed eternity to ma‘dūm, argued that ma‘dūm was a "thing" and had essence-essence. The attribution of eternity to ma‘dūm was criticised by Ahl al-Sunnah scholars. Imām al-Māturīdī is one of the theologians who criticised it. According to him, the attribution of eternity to the non-existent directly prejudices God's attributes of knowledge, will and power. Māturīdī, who did not accept any eternal being other than Allah, stated that the Mu‘tazilites resembled the Zenādaka, Dehriyya and Senawiyya with their ideas. Māturīdī, who also brought up the views of the Muʿtazilites on other issues in order to support this idea, stated that the Muʿtazilites were very similar to the aforementioned denialist movements and even exhibited more consistent attitudes on some issues. The aim of this study is to reveal the points where al-Māturīdī criticises the theory of ma‘dūm. Māturīdī's polemic against the Muʿtazilites, who regarded reason as superior to reason, is extremely valuable because Māturīdī, who gave the necessary importance to reason and advanced the discussions in this direction, is extremely valuable in terms of the balance between reason and reason. In demonstrating the fallacy of the Muʿtazilites' claims, al-Māturīdī, rather than using a dialectical method, likened these views to the ideas of denialist movements. Māturīdī argued that the Muʿtazilites' point of view would result in the multiplication of the eternal and accused them of embracing the eternity of the universe.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Kelam |
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 25 Temmuz 2024 |
Gönderilme Tarihi | 3 Nisan 2024 |
Kabul Tarihi | 3 Haziran 2024 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2024 Cilt: 10 Sayı: 2 |
A Uluslararası İslam Araştırmaları Dergisi, 2017'den bu yana TR DİZİN ULAKBİM tarafından taranmaya başlamıştır. Ayrıca, Citefactor, Rootindex, DRJI index, ResearchBib, Sobiad İndex, Scientific Indexing Services, İdealonline ve Eurasian Scientific Journal Index gibi ulusal ve uluslararası indexler tarafından da taranmaktadır. İsam ve Base Bielefeld Academic Search tarafından taranmaktadır.