Socialist perception in Turkish poetry which existed
during the period of 1940-1960, has argued that the intellectual development of
artist takes form through a historical
and societal process, and has naturally regarded the works of artist as a
societal product. Accordingly, the artist is accountable to the society in
which he/she was grown up and the main problems of that society. The artist who
puts his art under the order of society with this sense of responsibility,
should make a struggle on the ground of artistical activities against social in
equalities; against political, social and economical problems, and other
improper practices which hinders the development of the country/society.
Drawing attention to the wrongs in social governance;
giving a form to their works in the line of art-ideology relation and as a
product of a social process, socialist poets has entirely broken the bond
between the tradition and the modern art. The sesocialist-realist poets, who
look from the ideological view point to the social issues of 1940 and ensuing
years, have struggled for social life, the relation of oppressor-oppressed,
inequality, and for the unpaid labour. In their poems. In general an agony of
idea with in the context of essential human rights and liberties so verign
their poems.
The aim of this study is, to determine prominent poets’
ideas about art-literature who have the opinion that“Art is for society” and
who have their marks on the important art works of the era; to define the way
the struggled and the arguments the used against wrong political approaches of
the era on the ground of artistical activities by giving examples of their
poems.
Türk
şiirinde önemli bir yer işgal eden "toplumcu/gerçekçi sanat anlayışı",
roman, hikâye, tiyatro ve şiir gibi edebî nevilerin pek çoğunda somut
örneklerle yansımasını bulmuştur. İlgilendiği bilimsel disiplin ayırımı
yapılmaksızın sanatkârın düşünsel gelişiminin tarihsel ve toplumsal bir süreçte
teşekkül ettiğini ileri süren toplumcu gerçekçi anlayış, sanatçının ürünlerini
de toplumsal yapıt olarak değerlendirmektedir. Buna göre sanatçı, içinde
büyüdüğü ve bilinç olarak şekillendiği topluma ve onun temel sorunlarına karşı
sorumludur. Bu sorumluluk duygusuyla sanatını toplumun emrine sunan sanatkâr,
tanıklık ettiği toplumsal eşitsizliklere; siyasi, sosyal ve ekonomik sorunlara
ve ülkenin/toplumun gelişmesinin önünde engel teşkil eden diğer yanlış
uygulamalara karşı sanatsal faaliyetler zemininde bir mücadele yürütür.
1940-1960
arası dönemde toplumsal hayatta yaşanan problemlere dikkat çeken, yazdığı
eseleri sanat-ideoloji ilişkisi ekseninde tarihsel ve toplumsal bir sürecin
ürünü olarak biçimlendiren şairler, gelenek ile çağdaş sanat arasındaki bağı
büsbütün koparmışlardır. 1940 ve sonrasında sosyal
hadiselere ideolojik pencereden bakan sosyalist-gerçekçi sanatkârlar da genel
olarak çağdışı kalmış toplumsal hayatın, ezen – ezilen ilişkisinin,
eşitsizliğin ve karşılığı verilmemiş emeğin mücadelesini vermişlerdir.
Şiirlerine genel olarak temel insan hak ve özgürlükleri bağlamında bir fikir
çilesi hâkimdir. Bunlar, eserlerinde ortaya koydukları siyasal ve sosyal düşünceleriyle
toplumu bilinçlendirme ve onun egemen güçler tarafından sömürülmesine engel
olma iddiasıyla edebiyatta yer edinmişlerdir.
Journal Section | Research Articles |
---|---|
Authors | |
Publication Date | December 15, 2017 |
Submission Date | July 24, 2017 |
Acceptance Date | September 21, 2017 |
Published in Issue | Year 2017 Volume: 4 Issue: 8 - DECEMBER |
Indexes
Indexes
INDEX COPERNİCUS [ICI], Eurasian Scientific Journal Index [ESJI], ISAM [Makaleler Veri Tabanı], SOBIAD, Scilit, İdeal Online
tarafından dizinlenmekte.
TÜBİTAK/ULAKBİM(TR) SBVT tarafından izlenmektedir.