The city of Ankara for the first time in the second half of the 11. century the Turkish land, a later period passing into the hands of the Byzantines again, century of 12 remained under the rule of the Anatolian Seljuks, after centruy of 14 remained under the rule of the Ottoman Empire and ıt attained status as the capital of the Republic of Turkey, the highest administrative history. In this process, from the 12th century, the city experienced many important events that occurred in the architectural style of a local tradition can say “Ankara style”.Ankara After the collapse of Seljuks the city under the rule of ahi-order and different principalities in the transition from the Ottoman domination. during this period, has started to create the core of the local architectural Ankara style. 13, 14 and even 15. until the beginning of the century, which was built in the mosques and masjids seen stylistic integrity continued in a subsequent period. Structural elements of mosques and masjids as a form, could not have the monumental apparently and architectural values of the classical Ottoman mosques. Usually elongated rectangular planned, with narthex, inside a flat wooden ceiling, covered with exterior tile roofs, a simple facade, based rubble, adobe or brick walls, the wooden door and window systems, plaster niches, wooden minbar, gathering place for woman, and wooden ceiling has become a tradition in almost every century. As a result, “Ankara style” that can be called has emerged an architectural style.
Key words: Ankara, local architectural style, mosque, masjid, Ankara style
11. yüzyılın ikinci yarısında ilk kez Türk toprağı olan, daha sonra bir dönem tekrar Bizans’ın eline geçen, 12. yüzyıldan itibaren Anadolu Selçukluların, 14. yüzyıldan sonra da Osmanlıların hâkimiyetinde kalan Ankara şehri Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte başkent olarak tarihindeki en yüksek idari statüye kavuşmuştur. Bu süreçte pek çok önemli olaya da sahne olan şehirde 12. yüzyıldan itibaren mimaride Ankara üslubu diyebileceğimiz bir Mahalli bir gelenek oluşmuştur.
Ankara Selçukluların yıkılışından (1308) sonra Osmanlı hâkimiyetine geçiş sürecinde farklı beylikler ve ahilerin yönetimi altında kalan şehir, bu dönemde Mahalli mimari üslubunun nüvelerini oluşturmaya başlamıştır. 13, 14 ve hatta 15. yüzyıl başlarına kadar inşa edilen cami ve mescitlerde görülen üslup bütünlüğü daha sonraki dönemlerde de devam etmiştir. Form olarak cami ve mescitlerin yapı öğeleri, klasik Osmanlı camilerindeki anıtsal görünüşe ve mimari değerlere sahip olamamıştır. Genellikle uzunlamasına dikdörtgen planlı, son cemaat yeri olan, içte düz ahşap tavan, dıştan kiremit çatı ile örtülü, sade cephe düzenlemeli, moloz taş temelli, kerpiç ya da tuğla duvarlı, ahşap doğramalı kapı ve pencere sistemleri olan, alçı mihraplı, ahşap minberli, ahşap kadınlar mahfili ve tavan konstirüksiyonununa sahip mabetler hemen her yüzyılda gelenek haline gelmiştir. Neticede “Ankara üslubu” diyebileceğimiz bir mimari üslup ortaya çıkmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | April 17, 2016 |
Published in Issue | Year 2016 Volume: 2 Issue: 1 |
The Journal of International Peer Reviewed History Researches