In his 1950 article titled “Computing Machinery and Intelligence,” Alan Turing attempted to reduce human intelligence to the ability to solve problems and posed the famous question "Can machines think? In contemporary discussions of artificial intelligence and philosophy of mind, the question of what 'thinking' means has been shaped by different theories of mind. According to philosophical behaviorism, for example, intelligence is measured in terms of observable behavior and is defined by a person's interactions with and responses to their environment. Accordingly, one can decide whether a machine is intelligent by checking whether it can solve a problem that requires intelligence. The functionalist definition of intelligence, on the other hand, is to define all mental states in terms of their functional role, i.e. the sum of causal relations between sensory inputs and behavioral and verbal outputs. Thus, according to functionalism, any system that can perform these functions can be said to have a mind or intelligence. However, the lack of common agreement between these theories adds to the complexity of defining intelligence. Tests such as the Turing test also fail to adequately characterize a common understanding of intelligence and offer a perspective that reduces human intelligence merely to problem solving skills. The central aim of this study is to discuss how the concept of intelligence can be understood in the context of different theories of mind and, from this point of view, to examine the concept of thinking (and hence understanding) through the Turing test, which is based on a specific imitation game. Based on this examination and analysis, the paper concludes that a machine or digital software cannot possess a conscious intelligence equivalent to that of a human being–an intelligence that includes the ability to think and understand as a necessary condition.
Alan Turing 1950 yılında yayımladığı Computing Machinery and Intelligence adlı makalesinde insan zekâsını problem çözme yeteneğine indirgeyerek meşhur “Makineler düşünebilir mi?” sorusunu ortaya atmıştır. Günümüz yapay zekâ ve zihin felsefesi tartışmalarında ise “düşünme”nin ne anlama geldiği sorusu çeşitli zihin teorileri etrafında şekillenmiştir. Örneğin, felsefi davranışçılığa göre zekâ, gözlemlenebilir davranışlara göre ölçülür ve bir kişinin çevresiyle etkileşimleri ve bu etkileşimlere verdiği tepkilere dayalı olarak tanımlanır. Buna göre, bir makinenin zeki olup olmadığına, zekâ gerektiren bir problemi çözüp çözemediğine bakılarak karar verilebilir. İşlevselciliğin zekâ tanımı ise, tüm zihinsel durumları işlevsel rolleriyle, yani duyumsal girdiler ile davranışsal ve sözel çıktılar arasındaki nedensel ilişkilerin toplamı ile tanımlamak şeklindedir. Dolayısıyla, işlevselciliğe göre, bu işlevleri yerine getirebilen herhangi bir sistemin zihne veya zekâya sahip olduğunu söylemek mümkündür. Ancak, bu teoriler arasında ortak bir anlayışın olmaması, zekâ tanımının karmaşıklığını arttırmaktadır. Turing testi gibi testler de genel bir zekâ anlayışını yeterince karakterize edememekte ve insan zekâsını yalnızca problem çözme becerisine indirgeyen bir perspektif sunmaktadır. Bu çalışmanın merkezi amacı, zekâ kavramının farklı zihin kuramları bağlamında nasıl anlaşılabileceğini tartışmak ve buradan hareketle belli bir taklit oyununa dayanan Turing testi üzerinden düşünme (ve dolayısıyla anlama) kavramını masaya yatırmaktır. Çalışma, bu inceleme ve analizlere dayanarak bir makine veya dijital yazılımın insanınkine eş değer bir bilinçli zekâya—düşünme ve anlama becerisini de gerek koşul olarak içeren bir zekaya—ilkece sahip olamayacağı sonucuna ulaşmaktadır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Philosophy, Philosophy of Artificial Intelligence |
Journal Section | Research/Review Articles |
Authors | |
Publication Date | September 1, 2024 |
Acceptance Date | September 1, 2024 |
Published in Issue | Year 2024 Volume: 7 Issue: 1 |