Sufis have come into sight as a community from the second half of the 3rd century (in the Islamic calendar) /9th century (according to the Gregorian calendar). After a while, the community which was discussed with many unique features in the prime of the sufi classics has been categorized in different ways by some scholars. The knowledge has been classified as ilm al-yaqin, ʿayn al-yaqin and haqq al-yaqin via the triple classification, and people have been basically defined as the commoners (awam) and elites (khawass) by ahl al-tasawwuf. For the sufis, a person who is keen on worship which doesn’t make her/him close to God, zāhir (apparent meaning,outer dimension), and goes away from the truth in Tasawwuf is awam. On the other hand, the person who is concerned with and makes good progress in batin (hidden meaning/inner dimension) as well as Shari’ah and worship has been accepted as the ahl al-khawass. Some sufis or sufi authors taking part in the group have categorized people according to their degrees namely, the ranks of the mystic (spiritual) hierarchy. These include quite a few ranks such as mutasawwif, mustaswif; ashab al-adat, ashab al-ibadat, ashab al-haqiqa. As for sufi author Hujvīrī, he handled people according to their mystic schools in 3rd and 4th centuries in the Islamic calendar; then, certain authors who haven’t been members of the Sufi community have differentiated between sufis in accordance with their compatible and incompatible with Ahl al-Sunnah.The article is limited to the XIVth century (according to the Gregorian calendar) by the fact that all the classification that has been done from the past to the present on the issue exceeds the scope of the article.
Sûfîler -bir zümre hâlinde- h. III./m. IX. asrın ikinci yarısından itibaren ortaya çıkmıştır. İlk dönem tasavvuf klasiklerinde pek çok özelliğiyle ele alınan bu topluluk, bir müddet sonra bazı âlimler tarafından çeşitli tasnîflere tâbi tutulmuştur. Tasavvuf ehli tarafından insanlar, bilginin ilme’l-yakîn, ayne’l-yakîn ve hakka’l-yakîn şeklindeki üçlü tasnifinden hareketle, temelde avâm ve havâs olarak ayrılmıştır. Sûfîlere göre Hakk’a yakınlaştırmaya vesile olmayacak derecede ibâdetlere ve zâhire düşkün olan ve tasavvufun hakîkatlerinden uzaklaşan kişi avâmdandır. Buna karşın şerîat ve ibâdetlerle birlikte bâtınî boyutta aşama kaydeden kişi ehl-i havâstan kabul edilmiştir. Sûfîlerden ya da sûfî müelliflerden bazıları, dâhil oldukları zümreyi derecelerine yani tasavvuf hiyerarşisindeki mertebelerine göre kategorize etmiştir. Bunlar; sûfî, mutasavvıf, mustasvif; ashâbu’l-âdât, ashâbu’l-ibâdât, ashâbu’l-hakîka gibi birçok tasnîften ibârettir. Sûfî müellif Hücvîrî ise onları hicrî III. ve IV. asırlarda tâbi oldukları tasavvufî ekollere göre ele almıştır. Ehl-i tasavvuftan olmayan kimi müellifler de daha sonra sûfîler hakkında, ehl-i sünnete muvâfık olmalarına ve aykırılıklarına göre bir ayrım yapmıştır. Konu hakkında geçmişten bugüne yapılan bütün tasnifleri ele almak makalenin boyutlarını aşacağı için bu çalışma, mîlâdî XIV. yüzyılla sınırlandırılmıştır.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | December 16, 2019 |
Submission Date | May 8, 2019 |
Published in Issue | Year 2019 Issue: 47 |