There are two hundred and thirteen fountains belonging to the Ottoman period in Uşak. Floral, geometric, figurative, architectural depictions and motifs containing various objects were generally preferred as decoration elements in Uşak fountains. It has been determined that figural decoration, which is used less than other ornament types in Islamic art, is rarely used in Uşak fountains. The decorations are given in bas relief or scraping technique. The animal figures used in the fountains in the city are animal figures that we can see in nature such as lions, deer, snakes, fish and birds. Apart from these figures, humans are also depicted in only one fountain. Aslanlı Çeşme from the Ottoman period in Hacım Village is the only example among the fountains of Uşak where the lion-bull fight is used in the decoration program. The aim of the study is to compare this depiction with similar examples in Anatolia, despite the limited numbers. The fact that the widespread belief that the water flowing in the lion’s mouth is healing and that the drinker will find healing and strength, which has been seen since ancient times, comes to life in Aslanlı Çeşme, and the meaning attributed to the lion in different cultures and geographies is seen in this village of Anatolia, shows the parallels of an intercultural belief system.
-
-
-
Uşak’ta Osmanlı dönemine ait iki yüz on üç çeşme bulunmaktadır. Uşak çeşmelerinde bezeme unsuru olarak genellikle bitkisel, geometrik, figürlü, mimari tasvirli ve çeşitli nesneleri içeren motifler tercih edilmiştir. İslam sanatında diğer süsleme türlerine göre daha az kullanılan figürlü süslemenin, Uşak çeşmelerinde nadiren de olsa kullanıldığı tespit edilmiştir. Süslemeler, alçak kabartma ya da kazıma tekniğindedir. Kentteki çeşmelerde kullanılan hayvan figürleri, aslan, geyik, yılan, balık ve kuş gibi doğada görebileceğimiz hayvan figürleridir. Bu figürler dışında sadece bir çeşmede insan da tasvir edilmiştir. Hacım Köyü’ndeki Osmanlı dönemine ait Aslanlı Çeşme, Uşak çeşmeleri içerisinde süsleme programında aslan-boğa mücadelesini konu alan tek örnektir. Çalışmada, bu tasvirin sınırlı sayıda da olsa Anadolu’daki benzer örnekleri ile karşılaştırılması hedeflenmiştir.
İslamiyet öncesi Orta ve İç Asya’da gelişen ve doğada görebileceğimiz hayvanlar ile mitolojik hayvanların bazen tek başlarına bazen birbirleri ile mücadele eder şekilde işlendiği sanat, “hayvan üslubu” ya da “bozkır üslubu” şeklinde tanımlanmaktadır. Üslup, göçebe şekilde yaşayan Orta Asya toplulukları ile Avrupa’nın ve Asya’nın doğusuna kadar ulaşan geniş bir coğrafyanın sanat eserlerinde görülmektedir. Eski Türklerin hayvanları birer tabu, totem olarak kabilelerde birer arma olarak da kullandıkları bilinmekle birlikte, bu tarzın ikonografik kaynağı kesin olarak aydınlanmamıştır. Hun, Göktürk, Uygur ve diğer Türk topluluklarının süsleme programlarında yer alan hayvan tasvirleri, Şamanizm, Budizm gibi inanç sistemleri ile simgesel anlamlara bürünmüştür. Doğada görülebilen hayvanlar dışında, birkaç hayvanın uzuvlarının birleştirilmesi ile oluşturulan hayali/fantastik hayvan figürleri, halı, kilim, çadır, keçe gibi dokuma ve tekstil ürünlerinde, kupa, kılıç, mızrak, bıçak, asa, at koşum takımı gibi farklı işlevde pek çok nesne üzerinde kullanılmıştır. Hun sanatında sıklıkla uygulanan yırtıcı ya da fantastik hayvanlarla doğada görülebilen geyik, keçi, koyun gibi hayvanlarla mücadele sahneleri en çok tekrar eden sahnelerdir.
Orta Asya’daki Türk toplulukları dışında, bölgedeki Bizans, Ermeni sanatında da hayvan üslübu örneklerine rastlanmaktadır. Örneğin, Bizans dönemine, 506 yılına tarihlenen fildişi Areobindus yüzeyinde yer alan aslan boğa mücadelesinde, aslan ön pençelerini ve ağzını boğanın sırtına geçirmiştir. Vaspurakan Prensliği döneminde, 915-921 yıllarında, inşa edilen Van’daki Ahtamar kilisesinde yer alan aslan-boğa mücadelesi içeren sahnede aslan ön pençeleri ile boğanın boynunu kavramış, dişlerini de boynuna geçirmiştir. Erken İslam yapılarından biri olan ve 8. yüzyıla tarihlenen Hırbet el Mefcer Sarayı’nın taban mozaiklerindeki sahnede de aslan pençelerini ve dişlerini ceylanın sırtına geçirmiştir. Diyarbakır Ulu Cami’nin avlu doğu girişinde (1177-1186) yer alan aslan-boğa mücadelesinde de darbeyi gerçekleştiren aslan figürü üstte, darbeyi alan boğa figürü alttadır. Ön ve sağ arka pençelerini boğanın sırtına geçirmiş olan aslan, sol arka pençesi ile de boğanın kuyruğunu tutmaktadır. Sınırlı sayıda verebildiğimiz örneklerde de görüldüğü üzere sahnelerde hep aslan darbeyi yapan olarak üstte pençeleri ya da dişleri ile avını kavramaktadır.
Aslanlı Çeşme’de yer alan aslan figürü, Anadolu’daki Selçuklu örnekleri gibi ayakta duruş şekli (gövde profilden, baş cepheden), gözlerinin iri ve badem şeklinde olması, kuyruğunun sırtının üzerinde kıvrılarak verilmesi gibi detaylarla benzerlik göstermektedir. Aslanlarla ilgili yapılan çalışmalarda değinilen tipolojik özelliklerinin Uşak’taki örnekte de görülmesi stil benzeşmelerinin Anadolu’nun farklı yörelerinde de devam ettirildiğini göstermektedir. Anadolu’da tasvir edilmiş heykel ya da rölyeflerde de genellikle aslan figürleri ya arka ayakları üzerinde oturur ya da Aslanlı Çeşme’de de olduğu şekilde yürür pozisyonda hareket halinde betimlenmektedir. Aslanlı Çeşme’de aslanın yüzü cepheden, gövdesi ise profilden verilmiştir. İçteki ön ayak öne doğru uzatılmış ve pençesi ile bir boğa başını tutar şekildedir. Ön pençesindeki boğa başı dışında figürün duruş şekli ve pozisyonu, Anadolu’daki rölyef örnekleri ile benzerlik göstermektedir.
Primary Language | English |
---|---|
Subjects | Painting History, Art History |
Journal Section | RESEARCH |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2023 |
Published in Issue | Year 2023 |