İslam hukuk tarihinde ehl-i re’y ve ehl-i hadis şeklinde ifade edilen gruplaşma, mezheplerin de temelini oluşturan önemli bir fikri ayrışmadır. Her düşünce ayrılığında olduğu gibi bu ihtilafın tarafları da kendi görüşlerini savunmuşlar, karşı tarafın görüşlerini çürütme gayreti içerisinde olmuşlardır. Ancak taraflardan biri, bazen karşıt görüşü savunanların geneli ya da sembol isimleri hakkında çeşitli ithamlarda bulunma yoluna gitmiştir. Öte yandan ehl-i re’y, daha çok fıkhî faaliyetlerle meşgul oldukları için biyografi yazımı ile yeterince ilgilenmemiştir. Ehl-i hadis ise cerh-tadil kültürünün bir devamı olarak kişiler hakkında bilgi toplama ve aktarma işiyle daha fazla meşgul olmuştur. Bunun bir sonucu olarak geçmiş alimler hakkındaki bilgiler daha çok onların kayıtları üzerinden günümüze ulaşmıştır. Ehl-i hadisin re’y taraftarları hakkında yaptığı ithamlar da diğer bilgilerle birlikte muteber biyografi kaynakları içerisinde kendisine yer bulmuştur. Ehl-i re’yin en önemli isimlerinden biri olan Ebû Hanîfe de bu olumsuz propagandadan nasibini almış, meşhur tabakat kaynaklarında onun hakkında birçok menfi rivayet zikredilmiştir. Bu ithamların haksız olduğunu ortaya koymak isteyen Hanefî müellifler de eserler kaleme alarak zamanla bir reddiye literatürü meydana getirmişlerdir. Halen çoğunlukla yazma halinde olan bu literatürün örneklerinden biri de Ahmed el-Hamevî’nin (ö. 1098/1687) Tezhîbü’s-sahîfe bi-nusreti’l-İmâm Ebî Hanîfe’sidir. Bu kitap üzerinden ilgili literatüre dikkat çekmek amacıyla kaleme alınan bu makalede, öncelikle müellif hakkında bilgiler verilecek, eserin tanıtımı ve değerlendirmesi yapılacak, son kısımda tahkikli neşri yapılarak eserde savunulan fikirler araştırmacıların istifadesine sunulacaktır.
In the history of Islamic jurisprudence, the grouping expressed as ahl al-ra’y and ahl al-ḥadīth is an important intellectual separation that also forms the basis of juristic schools. As with any difference of opinion, the two parties have defended their own views and tried to refute the views of the other party. However, sometimes one of the parties had adopted the way of making various accusations about the general or symbol names of those who defend the opposite opinion. On the other hand, ahl al-ra’y was not interested enough in writing a biography because they were more engaged in fiqh activities. Whereas ahl al-ḥadīth has been more engaged in collecting and transmitting information about people as a continuation of the jarḥ and ta’dīl (criticism and justification of a transmitter) culture. Consequently, information about past scholars has mostly reached our days through their (i.e. ahl al-ḥadīth) records. Accusations made by ahl al-ḥadīth about the proponents of the ahl al-ra’y have also taken place in the reliable sources of biography, along with other informations. Abū Ḥanīfah, one of the most prominent figures of the ahl al-ra’y, also had been affected by this propaganda, many negative rumors about him were mentioned in famous biographical sources. Ḥanafī scholars, who wanted to prove that those accusations are unfair, had also written many works and created a sort of rejection literature. One of the examples of this literature, which is still mostly in handwriting form, is the work of Aḥmad al-Ḥamawī named Taḏhīb al-ṣaḥīfah bi-nuṣrat al-Imām Abī Ḥanīfah. In this article, which was written to draw attention to the relevant literature through the book of al-Ḥamawī (d. 1098/1687), first of all, information about the author will be given. Then, the introduction and evaluation of the work will be made. Lastly, the ideas defended in the work will be presented to the researchers by conducting an critical edition of the work in the last part.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Religious Studies |
Journal Section | Research Articles |
Authors | |
Publication Date | December 31, 2021 |
Submission Date | November 15, 2021 |
Published in Issue | Year 2021 |