Dergi Kurulları

Editör

Prof. Dr. Zafer GÖLEN MEHMET AKIF ERSOY UNIVERSITY Türkiye

1970’de Almanya’nın Hilpoltstein şehrinde doğdu. Bebekken ülkeye geri dönünce doğum yeri hayatı boyunca bir karışıklıktan ibaret kaldı. Malum memlekette kimse yazımını bilmek zorunda değil. Bu yüzden olsa gerek belki elli değişik yazılışına tanıklık tanıklık etti. Ama Almanya ona geniş bir ufuk sağladı. Bir zamanlar annesi, dayısı, yengesi, kuzenleri, komşuları hep Almanya’da olunca orası sanki burasıymış gibi hayatın bir parçası oldu. Yollar, Yugoslavya, Marlboro, Johnny Walker, Nutella, Schwarzkopf, THY daha Türkiye’de bilinmezken onun için sıradan şeylerdi. Yıllar sonra bu markalar Türkiye’ye geldiğinde çocukluğunun ne kadar ayrıcalıklı olduğunu anladı. Ülkenin dışı, sekiz yaşından sonra yaşadığı Nebiyan’ın heybetli zirvelerine bakan o küçücük köyde her zaman onu celbetti.
Çocukken bir ara Karaman’da kaldı. Oradaki görüntüler net değil. O zamanlar her “Almancı” ailenin başına gelen onun da başına geldi. Aile dağıldı. Annesi 1975 Mayıs’ında çocuklarını kaptığı gibi baba toprakları Bafra’ya döndü.
Eğitimini Bafra ve Samsun’da tamamladı. Bir kış günü 28 Aralık 1996’da Berşan’la evlendi. İlayda ve İlber adında dünyalar güzeli iki çocukları oldu. Ağacı yaşken bükememiş olmalı ki ikisi de sayısalcı oldu. Biri zaten Bilgisayar Mühendisi, diğeri Fen Lisesi’nde küçük dağları ben yarattım havasında dolaşıyor. Ha bir de Boncuk adlı annesinin yadigârı kedileri ile yaşayıp gidiyorlar.
Pulları, dağları ve özellikle kitapları seviyor. Hele kitapları onun her şeyi. İster hastalık, ister tutku deyin 1983’ten beri varını yoğunu kitaplara harcıyor.
Allah nasip etti, kitaplar yazdı. Yıllardır, belki birileri okur diye Bosna Hersek, Karadağ, Sırbistan ve Balkanlar hakkında yazdıkça yazıyor.
Karadeniz’in dağlarına benzemese de 25 yıldır Burdur’da yaşıyor.
Fırsat buldukça Antalya’ya kaçıp operaya falan gidiyor. Sergi geziyor. Festivallere katılıyor.
Denizi pek sevmese de kanyonları, dağları, taşları seviyor. Bu sebepten o dağ senin bu dağ benim geziyor. “Dağlıyım ben” diyor. Valla Kanyonu’ndan Horma’ya, Arapapıştı’dan Tazı Kanyonu’na gitmedik yer bırakmadı. Çocukları küçücükken Sinop’ta Erfelek Şelaleri’ne de tırmandı, Saklıkent Kanyonu’nun sonuna gitmeye de çalıştı. Tabi bazen Turgut Şelalesi’nde olduğu gibi hayal kırıklığına uğradığı zamanlarda oldu. Olsun! Ne çıkar? Gün geldi Selge’den baktı dünyaya, gün geldi Yazılı Kanyon’dan. Bazen de Nebiyan Dağı gibi uludağları gözüne kestirdi. Sivas ve Afyon’da ayazın ne demek olduğunu öğrendi. İsis’de ayran içti. Pozantı’da hayallere daldı. Konya’da Mevlana, Bursa’da Yıldırım, Edirne’de Sinan, Samsun’da Mustafa Kemal, Van’da Selim, Kahramanmaraş’da Sütçü İmam, Malatya’da Battal Gazi oldu. Bir gece yarısı Antep’de beyran içmişliği, Edirne’de ciğer yemişliği var. Nemrut’da güneşin doğuşunu, Ortahisar’da sisin nasıl çöktüğünü gördü. Bazen Hacı Bayram’la bazen Hacı Bektaş’la ama en fazla da Yunus’la hem hal oldu. Çok çok eski zamanlarda Ağrı’nın gölgesi düştü üzerine. Süphan’a bakarak uyudu. En fazla kayan yıldızı Süphan’da seyretti mesela. Kimi zaman Kadirli Yoğunoluk, kimi zaman Andırın’ın Çokak Yaylası’nda gözünü açtı. Dünya’da Piva’nın geçit vermez dağlarını, Moraça’nın derin vadilerini, Mostar’ın hüznünü, Ganj’ın pisliğini, Yamuna’nın bataklığını, Vistül’ün ahengini, Ren’in korkunçluğunu, Sen’in romantizimini, Vardar ve İbar’ın kaynaklarını, Vltava’nın sevimsizliğini, Tuna’nın muazzamlığını gördü ama yine de “illa vatanım” dedi.
Fani gözleri çok yer gördü. Bakü’nün ve Prizren’in betonlaşmasına, Üsküp’ün Ortodokslaşmasına tanık oldu. Sarajevo. O hüzünlü şehirden nasıl turist avcısı bir şehir yaratıldığını üzülerek izledi. Tiflis’te Tamada’yı, Vilnius Trakai’de Karaimleri tanıdı. Paris’te Louvre’da Monalisa’nın gözlerine şöyle bir baktı. Ama bir arka odasındaki Sardanapal’ın Ölümü tablosunun önünde saatler geçirdi. Paris’e Eyfel’in tepesinden, Frankfurt’a Heleba’nın çatısından baktı. Barcelona’dan hiç etkilenmedi mesela. Roma’ya hayret etti. Floransa’da ne var yani demekle yetindi. Venedik’i hiç anlamadı. Dubrovnik ve Kotor’a bayıldı. Budva’nın kıyısından Adriyatik’e ayaklarını soktu. Novi Pazar, Akova (Bijelo Polje), Taşlıca (Pljevlja), Podgorica, Berane o kadar ondan ki. Bar ve Ulcinj’de, hiç unutmaz eşinin “Bak beni Karadağ diye başka bir yere getirmedin değil mi ?” sözüne muhatap oldu. Oralar o kadar bizden yani. Belgrad’dan Viyana’ya annesinin izinden yürüdü. Bebekken ana kucağında gezdiği yerleri kendi oğluyla defalarca arşınladı. Yeni Delhi’nin kaosu ile büyülenirken, Petra’da başka dünyalara yolculuk etti. Kabe’ye yüz sürdü. Mescid-i Nebevi’de gecenin bir yarısı namaz kıldı. Bir zamanlar Şam’da Türk olduğu için çok itibar gördü. Busra’da Peygamberin Rahip Basira ile olan karşılaştığı yerlere elini sürdü. Halep, Hama, Humus yıkılmadan önce oradaydı. Ne Köln Dom’undan ne La Sagrada Familia’dan ne Aziz Petrus Bazilikası’ndan etkilendi. Ne var ki Selimiye’de dizlerinin bağı çözüldü. Riga’da parklarda, Tallin’de sokaklarda, Prag’da belediye otobüslerinde, Viyana’da müzelerde, Budapeşte’de sokaklarda, Varşova’da kafelerde çok vakit geçirdi. Münih’te çocukluğunun Schöller kurabiyesini görünce heyecandan yerinde duramadı. Milano’da Balack Friday’a rastladı. Napoli’de polisin giremediği arka sokaklarda bile rahatça gezdi. Pompei’ye her gidişinde sanki ilkmiş gibi vay be dedi. Bled gölünü oğluşuyla birlikte tam turladı ama Hallstatt’a gece gitme gafletinde bulundu. Avusturya Alpleri’nde Rize mi güzel bura mı diye kafası karışmadı değil. Sofya’yı aklındaki gibi bulamadı, lakin Filibe’yi (Plovdiv) sevdi. Bükreş’in geçmiş ihtişamını gözünde canlandırmaya çalışırken, Bran’da Vlad’ın şatosuna bumuymuş dedi. Braşov’da peynirlerin tadına baktı. İlk sinagogu orada gördü. Estergon’da hüzne, Bratislava’da Türk korkusunun neler yaptırdığına tanıklık etti. Lüksemburg’dan bir şey anlamadı. Helsinki’nin sakinliği ona yaramadı. Belçika’da makoronları sevdi. Belgrad çok güzel ama Novi Sad’ın yeri ayrı dedi. Yenipazar zaten bizden. Tiran’da korkunun izlerine, Kroya’da tarihin nasıl değiştirildiğine güldü. Berlin’de müzeciliğe, Ljubljana’da insanların eğitim düzeyine hayran kaldı. Salzburg’da hâlâ aristokrasinin kol gezdiğini hissetti. Krakow’dan Varşova’ya giderken bir kompartımanı otuz kişi ile paylaştı. Tac Mahal’de yüzlerce Hintli ile türbeyi de gezdi. Trakai diye cennetten bir köşe olduğunu oraya gidince öğrenci. Keturiasdešimt Totoriu’da namaz kıldı. Cesis’te Türk şehitleri için fatiha okurken, Sigulda’yı boş geçmedi. Cesis’e giderken yolda Vangazi diye bir yerin olduğunu görünce ne diyeceğini şaşırdı. O kadar çok Balkanlar’da dolaştı, o kadar oralı oldu ki artık tanıdığı insanlar dâr-ı bekâya irtihallerine tanık olmaya başladı. Şimdilerde Machu Picchu ve Angkor Watt’a takmış durumda. Bazen de rüyasına Orhun’un hülyalı bozkırları giriyor. Kimi zaman Mete gibi Çin Seddini seyretmek istiyor. Allah ömür verirse oralara da giderim diyor. Her zaman THY ona torpil yapsın, ucuza bilet versin diye çok dilek tuttu ama bu dileği hiç gerçekleşmedi. Hele şu Çin Virüsü hayallerini yerle yeksan etti. Eğer avuç içi kadar bahçesi olmasa kafayı bile yiyebilirdi. Allah’tan üç beş makale, kitap ve bahçe derken bugünlere gelebildi.
Kızılından Karası’na çok deniz görmüşlüğü var. Hazar’la Baltığı birbirine çok benzetti. Kızıldeniz’in serinletmediğine, Atlas Okyanusu’nun insan sevmediğine hükmetti. Huyu kurusun Adriyatik’ten Akdeniz’e elini sokmadığı su kalmadı. Ölü Deniz’in gerçekten ölü olduğunu görünce şaşırdı kaldı.
Durmadan ağaç dikti. Özellikle çınar. Ara sıra devletin parkına diktiği ağaçlarla konuşurken görürseniz, sıkıntı yok. Deli değil. Sadece ağaçlarını çok sevdiğinden mazur görün. 

Osmanlı Sosyoekonomik Tarihi, Yakınçağ Avrupa Tarihi, Yakınçağ Balkan Tarihi, Yeniçağ Balkan Tarihi

Yardımcı Editörler

Prof. Dr. Abidin TEMİZER BURDUR MEHMET AKİF ERSOY UNIVERSITY Türkiye Web
Yakınçağ Balkan Tarihi
Doç. Dr. Canan OLPAK KOÇ BURDUR MEHMET AKİF ERSOY ÜNİVERSİTESİ Türkiye
Türkiye Sahası Yeni Türk Edebiyatı

Yayın ve Hakem Kurulu

YAYIN KURULU

Prof. Dr. Alaattin KARACA, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Damir MATANOVİĆ, Osijek Josip Juraj Strossmayer Üniversitesi, Hırvatistan
Prof. Dr. Hasan BABACAN, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. İfran Morina, Priştine Üniversitesi, Kosova
Prof. Dr. Mehmet Ali ÜNAL, Pamukkale Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Sevilay ÖZER, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Salide ŞERİFOVA, İlimler Akademisi Nizami Gencevi adına Edebiyat Enstitüsü, Azerbaycan
Prof. Dr. Šerbo RASTODER, Karadağ Üniversitesi, Karadağ



HAKEM KURULU

Prof. Dr., Abide DOĞAN, Hacettepe Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Alaattin AKÖZ, Selçuk Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Alena Alena ČATOVİĆ, Saraybosna Üniversitesi, Bosna Hersek
Prof. Dr. Alim KAHRAMAN, İstanbul Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Aliye USLU ÜSTTEN, Gazi Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Bekir KOÇLAR, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Damir MATANOVİĆ, Osijek Josip Juraj Strossmayer Üniversitesi, Hırvatistan
Prof. Dr. Dursun KÖSE, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Ema MİLJKOVİĆ, Belgrad Üniversitesi, Sırbistan
Prof. Dr. Emina BERBİĆ KOLAR, Osijek Josip Juraj Strossmayer Üniversitesi, Hırvatistan
Prof. Dr. Emine DİNGEÇ, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Farooq ADİL, Pakistan
Prof. Dr. Fazlı GÖKÇEK, Ege Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Flera SAYFULİNA, Kazan Federal Üniversitesi, Rusya
Prof. Dr. Güven DİNÇ, Akdeniz Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Hakan ÜLPER, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Hasan BABACAN, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Hatice ORUÇ, Ankara Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. İbrahim SERBESTOĞLU, Ondokuz Mayıs Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. İbrahim Moh'd Mahmoud Kofahi, Ürdün Üniversitesi, Ürdün
Prof. Dr. İrfan MORİNA, Prizren Üniversitesi, Kosova
Prof. Dr. Kamran MUHAMMAD, Punjap Üniversitesi, Pakistan
Prof. Dr. Merziyye NECEFOVA, İlimler Akademisi Edebiyat Enstitüsü, Azerbaycan
Prof. Dr. Metin AYIŞIĞI, Beykent Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Muharrem DAYANÇ, İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Mustafa İsmet UZUN, Türkiye
Prof. Dr. Nesrin KARACA, Bursa Uludağ Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Nurullah ÇETİN, Ankara Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Ruhi İNAN, Balıkesir Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Sabina BAKSİĆ, Saraybosna Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Salide ŞERİFOVA, İlimler Akademisi Nizami Gencevi adına Edebiyat Enstitüsü, Azerbaycan
Prof. Dr. Sevilay ÖZER, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Şaban SAĞLIK, İstanbul Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Šerbo RASTODER, Karadağ Üniversitesi, Karadağ
Prof. Dr. Şevkiye KAZAN NAS, Akdeniz Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Turan KARATAŞ, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi, Türkiye
Prof. Dr. Zeki TAŞTAN, Van 100. Yıl Üniversitesi, Türkiye


29681

MAKÜ-Mehmet Akif Ersoy Dergisi (MAED),  Creative Commons Atıf-GayriTicari 4.0 Uluslararası Lisansı ile lisanslanmıştır. (CC BY NC)