Bu çalışma Covid-19 pandemisinin kadına yönelik şiddete etkisinin belirlenmesi amacıyla tanımlayıcı ve kesitsel olarak tasarlanmıştır. Araştırmanın örneklemini 05.01.2021-05.02.2021 tarihleri arasında bir Üniversitesi Hastanesinin kadın doğum polikliniğine başvuran 202 kadın oluşturmuştur. Veri toplama araçları olarak araştırmacılar tarafından oluşturulan “Kişisel Bilgi Formu” ile “Kadına Yönelik Aile İçi Şiddeti Belirleme Ölçeği” kullanılmıştır. Araştırmanın bulgularının değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel analizler, Mann Whitney U testi ile Kruskal Wallis testi kullanılmıştır. Kadınların %39,6’sı lisans ve üzeri mezun, %61,4’ü ev hanımı, %42,1’inin eşi lisans ve üzeri mezun, %95’inin eşi çalıştığını ifade etmiştir. Kadınların %89,6’sının gelir durumu asgari ücretten fazladır. Kadınların %60,4’ü kendisi, %55,4’ünün eşi Covid-19 geçirmiştir. %57,4’ü Covid-19 sonrası korku ve endişe yaşamadığını, %64,9’u ise maddi sıkıntı yaşamadığını ifade etmiştir. Araştırmaya katılan kadınların kadına yönelik aile içi şiddeti belirleme ölçeği faktörlerinin standardize toplam ortalama puanı 0,04±0,01 olarak düşük seviyede hesaplanmıştır. Pandemi döneminde kadına yönelik aile içi şiddeti artıran faktörler ile eşin yaşı, evlilik süresi, çocuk sayısı arttıkça, eğitim durumu, eş eğitim durumu, çalışma durumu azaldıkça, kendisinin ve eşinin Covid-19 geçirme durumu ve Covid-19’da maddi sıkıntı yaşama durumları arasında anlamlı bir ilişki bulunmuştur (p<0,005). Ekonomik kaygıların giderilmesi ve izolasyonun azaltılması ile birlikte bu sürecin daha sağlıklı geçirilebileceği düşünülmektedir. Özellikle şiddete maruz kalan kadınların kimlerle iletişime geçeceği, riskleri ve sonuçları hakkında bilgi sahibi olması önemlidir. Bu süreçte özellikle ebe ve hemşirelerin mobil sağlık, tele-tıp, tele-ebelik uygulamaları ile şiddete maruz kalan kadınları belirlemeleri ve danışmanlık hizmeti sağlamaları gereklidir.
This research was conducted to determine the attitudes of university students towards violence against women and related factors. The research was designed in a cross-sectional and descriptive type, and the population of the research consisted of 26767 students from all faculties, colleges and vocational schools of Tokat Gaziosmanpaşa University in 2022-2023, and the sample consisted of 877 students who accepted to participate in the research and returned. The data were collected using the Personal Information Form created by the researchers and the İSKEBE Attitude Scale. Descriptive statistics, Kruskal Wallis, t-test, One-Way ANOVA and Tukey HSD were used to evaluate the data. 79.5% of the students were women, 37.5% were in the first year, 60.3% of them were equal to their income, 51.5% of them lived in the province for the longest time, 78%, It was determined that 4 of them had a nuclear family and 60.2% of them defined their personality traits as variable. It was determined that 61% of the students witnessed violence, 45.8% were exposed to violence, 33.1% were exposed to emotional/psychological violence, and 21.2% would remain silent when exposed to violence. In addition, it was observed that the students' İSKEBE attitude scale mean score was 132.19±15.86, the body-oriented attitudes sub-dimension mean score was 76.16±5.97, and the attitudes towards identity sub-dimension score average was 56.03±11.18. A significant relationship was found between students' gender, income status, place of residence and family type, and their attitudes towards violence against women (p<0.005). It was determined that the attitudes of the students towards violence were generally positive, while the violence attitudes of male students were more negative, with low income, living in a village/town, and having an extended family.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Konular | Sosyal Psikoloji, Sağlık Hizmetleri ve Sistemleri (Diğer) |
Bölüm | Araştırma Makaleleri |
Yazarlar | |
Erken Görünüm Tarihi | 12 Ekim 2023 |
Yayımlanma Tarihi | 13 Ekim 2023 |
Gönderilme Tarihi | 20 Temmuz 2023 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2023 Cilt: 4 Sayı: 2 |