İslam düşüncesinde yaygın bir şekilde akıl “cevher, garîze, meleke, temyiz gücü ve aleti” şeklinde birtakım kavramlarla tanımlanmaktadır. Bu makale kelamî literatür ışığında aklın mahiyetine yönelik tanımlara kısaca değinmekle birlikte aklı, ilim kavramını esas alarak tanımlayan kelamcıların tanımlarını konu edinmektedir. Bir kısım kelamcılar aklın insanda verili bir “cevher” veya doğumuyla beraber kendisinde oluşan “ilim/bilgi”, “zarûrî bilgi” veya “bazı zarûrî bilgiler” şeklinde tanımlamışlardır. Bu çalışma onların anılan tanımlarıyla ilgili yapılan birtakım değerlendirmelerinin yanı sıra bunlara ilişkin bazı mülahazaları da içermektedir. İlk dönem kelamcılarda aklın bilgi üzerinden tanımlanması daha görünürken müteahhirûn dönemi kelamında kanımca felsefi ve tasavvufi literatürün etkisiyle gayri maddi bir cevher olduğu görüşü daha baskın bir hale evrilmiştir. İlk dönem kelamcılar akla ontik bir mevcudiyet (cevher, cism-i latif gibi) atfetmedikleri gibi onu insanda verili bir kuvvet olarak da görmemişlerdir. Bilakis onlar aklın arızi ve niteliksel bir konumu haiz olan ilim kavramı üzerinden tanımlamaya çalışmışlardır. Akıl, duyusal ve nazari bilgilerin işlevselliği durumunda söz konusu olabilmekle birlikte bunların tümü değil, bir kısım zorunlu bilgiler üzerinden temellendirmiştir. Kelamcıların akıl teorisini aklın sözlük anlamı bağlamında tanımlamaya çalıştıkları ve epistemolojilerini aklın faaliyeti olan nazar üzerine inşa ettikleri görülmektedir. Duyusal ve nazari bilgilerin elde edilmesinin aklın niteliğinde bir değişim meydana getirmesi, onun bir araz olduğunu göstermektedir. Algı ile akıl arasında zorunlu bir ilişki olduğu gibi akıl ile bilgi arasında da mutlak bir özdeşlikten ziyade karşılıklı bir etkileşim ilişkisi (telazüm) kurulmuştur.
The mind is commonly defined with some concepts such as "substance, disposition, ability, power of discretion and tool" in Islamic thought. This article briefly touches upon the definitions of the nature of mind in the light of theological literature, and also deals with the definitions of theologians who define the mind based on the concept of knowledge. Some theologians have defined the mind as a given "substance" in human beings or as "knowledge", "necessary knowledge" or "some essential knowledge" that occurs in course of life. This study includes some evaluations about their aforementioned definitions, as well as some considerations about them. While the definition of mind through knowledge was more visible in the first period theologians, the view that it is an intangible substance, with the influence of philosophical and mystical literature, has become more dominant in theology of the later period, in my opinion. The early theologians did not see mind as an ontic existence (such as essence, non-physical substance), nor did they see it as a given power in man. On the contrary, they tried to define the mind through the concept of knowledge, which has an accidental and qualitative position. The mind can exist in the case of the functionality of sensory and theoretical information; it is based on some necessary knowledge, not all of them. It is seen that the theologians tried to define the theory of mind in the context of the dictionary meaning of the mind and built their epistemology on thinking (nazar), which is the activity of the mind. The fact that the acquisition of sensory and theoretical information brings about a change in the quality of the mind, shows that it is an accident. Just as there is a necessary relationship between perception and mind, a mutual interaction relationship (talâzum) has been established between mind and knowledge rather than an absolute identity.
Birincil Dil | Türkçe |
---|---|
Bölüm | Makaleler |
Yazarlar | |
Yayımlanma Tarihi | 30 Aralık 2021 |
Kabul Tarihi | 9 Aralık 2021 |
Yayımlandığı Sayı | Yıl 2020 |
Creative Commons Atıf-Gayriticari 4.0 Uluslararası Lisansı (CC BY-NC 4.0) ile lisanslanmıştır.
Derginin tüm içeriğine açık erişim sağlanmaktadır. Yayınlanan makaleler öncelikle İThenticate programında taranmaktadır.
Dergimizde
yayınlanan makalelerin sorumluluğu yazara ait olup, tüm telif hakları Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi’ne devrolunmuştur.