Yaklaşık yirmi yılı aşkın bir süredir dünyada sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik alanlarda hızlı değişme ve gelişmeler yaşanmış; bu değişme ve gelişmeler de her alanı az veya çok etkilemiştir.
Sovyetler Birliğinin dağılması sonucunda Orta Asya’da ve Kafkasya’da bağımsız yeni Türk Cumhuriyetlerinin (Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan) uluslararası alandaki yerlerini almalarını, hem Türk boy ve toplulukları hem de Türklük bilimi uzmanları için söz konusu değişme ve gelişmelerin en önemlisi olarak nitelendirmek mümkündür.
Ulaşılamayan, erişilemeyen bölgelere, bu bölgelerde yaşayanlara ve onlarla ilgili bilgilere, belgelere ulaşmanın / kavuşmanın mutluluğunu ve hazzını bu uğurda emek edenler, her türlü zorluğa, güçlüğe göğüs gerip çile çekenler çok iyi bilirler.
Türk Cumhuriyetlerinde ve Asya kıtasının farklı bölgelerinde yaşayan Türk devlet, boy ve topluluklarının birbirleriyle ve Türkiye Cumhuriyetindeki soydaşlarıyla buluşmaları / kavuşmaları yolundaki en büyük engelin kalkması yaşanan yüzyılın en önemli hadiselerinden birini oluşturur. Bu değişme, gelişme ve kavuşmanın üzerinden bugün itibarıyla yirmi yılı aşkın bir süre geçmiştir. Bu süre içinde son derece olumlu gelişmeler yaşanmasına rağmen ilişkilerin arzu edilen seviyeye ulaştığını söylemek ne yazık ki güçtür.
Türk devlet ve toplulukları arasında birçok alanda hayal kırıklığı yaşansa da Türklük bilimi alanında son derece olumlu gelişmeler olmuştur. Nitekim konunun uzmanlarının bir zamanlar kendileri için ulaşılması hayal olan bölgelerde çalışmaları, meslektaşlarıyla birlikte aynı projeler içinde araştırma ve incelemeler yapmaları; Türk dili, tarihi, sanatı, edebiyatı, kültürü, uygarlığı… ile ilgili pek çok bilgiye, bulguya ve belgeye ulaşmaları geride kalan yirmi yıllık tarihî süreçte gerçekleştirilmiştir.
Türk dünyasında ve buna paralel olarak Türkiye’de yaşanan gelişme ve değişmeler Türklük bilimiyle ilgili farklı kurum ve kuruluşlar tarafından yakından takip edilmiş; bunlarla ilgili bilimsel toplantılar (kurultaylar, kongreler, sempozyumlar, şölenler…) düzenlenmiş; elde edilen “bilgiler” de kitaplar, makaleler ve bildiriler hâlinde yayımlanmıştır. Bazen de büyük emek ve özveriyle gerçekleştirilmelerine rağmen anılan toplantılarda sunulan bildiriler, yazılan makaleler imkânsızlık, duyarsızlık ve “farklı sebepler”le yayımlan(a)mamıştır.
Bildiriler ve makaleler güncel bilimsel yazı türlerinin en başta gelenleri arasında yer alır. Bildirilerin ve makalelerin zamanında yayımlanmaması söz konusu makalelerde ve bildirilerde savunulan / ileri sürülen görüşlerin, bilgilerin güncelliğini kaybetmesine ve önemini yitirmesine sebep olur. Bazı bilim dallarında olduğu gibi Türklük bilimi alanında da bilim adamlarının en çok yakındıkları hususların başında bu durum gelmektedir.
Genel anlamda Türklük bilimi alanında özel olarak da Türkçe, edebiyat, kültür ve eğitim alanlarında yapılan araştırma ve incelemelerin ilgililerine zamanında ulaştırılabilmesine katkı sağlamak amacıyla Uluslararası TEKE (Türkçe, Edebiyat, Kültür, Eğitim) Dergisi’nin yayımlanmasına karar verdik. Elbette bu alanlarda özveriyle yayın yapan, bizlere de birçok bakımdan örnek teşkil eden birbirinden kıymetli basılı ve elektronik dergiler bulunmaktadır. Bu dergilerin yayın faaliyetleri her türlü övgünün üzerindedir.
Uluslararası TEKE (Türkçe, Edebiyat, Kültür, Eğitim) Dergisi, anılan dergilerin
paydaşı bir dergi olarak yeni bilgi, bulgu ve belgeleri renkli görselleriyle birlikte ilgililerine
ulaştırıp onların yüklerini hafifletmek, işlerini kolaylaştırmak için yayın hayatına başlamıştır.
Türkçe, Edebiyat, Kültür, Eğitim alanlarında Türkçe ve İngilizce olarak üç ayda bir
(Mart - Haziran - Eylül - Aralık) elektronik ortamda yayımlanacak dergiyi, imkân bulunduğunda basılı olarak da okuyuculara ulaştırmak
hedeflenmektedir.